29 Temmuz 2010 Perşembe

Young Boys 2 - Fenerbahçe 2


Fenerbahçe yeni sezonun ilk resmi maçında, Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme karşılaşmasında Young Boys deplasmanından 2-2'lik bir skorla Kadıköy'e geri dönüyor. maçın detayına ve yansımaları üzerinden konuşmaya girmeden kısa bir maç özeti cümlesi şöyle benim açımdan: Fenerbahçe'nin oyunu kötü, alınan skor buna göre gayet iyi.

Young Boys karşısında maça başlayan Fenerbahçe ilk 11'nde belirli eksiklerden söz etmek mümkün, bunu bahane olarak değil detay olarak yazdığımı da belirtmek isterim. Aykut hocanın hazırlık maçlarında defansın ortasında sürekli oynattığı İlhan Eker de son antremanda sakatlanmış ve defans kurgusu Gökhan Gönül - Lugano'suzluğun yanında hazırlık maçlarında sürekli denenen Bilica - İlhan Eker tertibinde bile değil, Önder sağbekte, Bekir ise İlhan'ın muhtemel başlayacağı yerdeydi. maçın ilk anlarından itibaren Young Boys etkisi ve tehlikelerini hissettik. fakat golü bulan taraf güzel paslaşmalar sonrası Fenerbahçe oldu. Young Boys'un İsviçre ligindeki maçlarının ne kadar gollü olduğunu biliyoruz onlar da zaten oynadıkları oyunun doğal karşılığının bu olduğunu maçın tamamında izleyenlere hissettirdiler. yedikleri gol sonrası kalemizi yoklamaya devam ettiler ve golü buldular. Fenerbahçe açısından kötü bir goldü, rakip 6 pasın içinden çok rahat bir kafa vuruşuyla golü buldu. ilk yarının devamında da Young Boys gerçekten kötü goller kaçırdı, hele bir pozisyonda arkaya kaçan adamın plasesinin direkten dönmesi ve dönen topa vuruşun boş kale yerine alakasız bir yere gitmesi en fena olanıydı. buralardan gol çıkaramayan Young Boys 2. organize gelen Fenerbahçe atağında kalesinde golü gördü. Stoch maçın içinde parlayan güzel performansını bu güzel golle süsledi. ardından çok geçmeden Kazım'ın değişmeyeceğini ispatladığı anlamsız hareketi sonrası 2. sarı ile kırmızı kartı görmesi ve devreye 10 kişi kalarak oynanan oyuna göre güzel skorla giriş.

2. yarıda 10 kişi kalma nedeniyle daha kapanan bir Fenerbahçe ama bir yerden sonra yine tehlikeli Young Boys atakları, Volkan'ın çıkardığı, direkten dönen şut vs. ve sonlara doğru bir penaltı golüyle 2-2'ye gelen oyun. normal bir Avrupa maçı için deplasmanda alınan 2-2 lik skor her zaman iyidir ancak bu 2-2 konusunda şanslı olduğumuzu söylemeliyiz.

maçın ardından medyadan yansıyan reaksiyonlar çok bilindik! onlar Fenerbahçe'nin biraz kötü veya biraz iyi olmasından her zaman nemalandılar, bundan sonra da nemalanacaklardır. burada önemli olan Fenerbahçe'nin çıktığı ilk resmi maçta ortaya iyi bir performans koyamadığı ama bu performans sonrası gelecekle ilgili çok büyük negatif çığırtkanlıkların da yapılmaması, negatif ortam yaratanların niyetlerinin bilinmesi gerektiğidir. yazının başında bahane olarak değil ama detay olarak söz etme gereği hissettiğim takımın önemli eksiklerinin hatta tamamlanamayan transferin olduğu ortada.

Young Boys ilk maçından çıkartabileceğimiz bazı satırlar: daha sezonun en başında olduğumuzu unutmadan Fenerbahçe'nin bu olmadığını bilmek, takımda eksikler olduğunda onların yedeği dediğimiz oyuncuların kafalarda soru işareti yaratması, Stoch transferinin çok doğru bir hamle olduğu ve kendisiyle ilgili önümüzdeki dönemde de güzel şeyler söyleyebileceğimiz, Kazım'ın değişmeyeceğini ispatlaması ve üzerine düşmenin bir yarar getirmeyeceği hissi. ve kişisel fikrime göre pek olası gözükmese de Bilica'dan daha iyi bir stoper bakmanın gerekliliği, Bilica'nın + kontenjan olarak kullanılması. Forvet transferi kadar bunun da önemli olduğunu düşünüyorum. nitekim 10 kişiyle kapandığında daha iyi gözüken ancak açık alanda kötü yakalanan bir Bilica var ve Fenerbahçe şartlar zorlamadıkça kapanmayacak.

neyse bu konuda Aykut hocanın bir hamlesi olacak mı emin değilim ancak Fenerbahçe'nin dünden daha iyi olacağı, Young Boys'un da öyle çok kötü bir takım olmadığını söylemek gerek.

şimdilik en çok ihtiyacımız olan şey, zaman

23 Temmuz 2010 Cuma

Issiar Dia Transferi


biraz gecikmeli ama üzerine yazılması gereken bir transfer Issiar Dia. herşeyden önce Fenerbahçe'de Aykut Kocaman'ın takımın başına geçmesi ile başlayan dönüşümün sinyallerinden biri bu transfer. tıpkı Stoch transferi gibi Dia transferi de Fenerbahçe'nin yüzünü başka bir yöne çevirdiğini gösteren gelişmelerden. yabancı transferde yaşları bu kadar küçük olan oyuncuların, yıldız olmayan ama potansiyel yıldız olma ihtimali olan oyunculara yönelmek, sürekli Brezilyalı futbolculara tamah eden yapının artık Slovak - Senegal asıllı Fransız gençlere yönelmesi istediğimiz, beklediğimiz değişimler..

Aykut Kocaman'ın Belçika kampında yaptığı son basın toplantısında ifade ettikleri benim açımdan çok değerliydi, birçok Fenerbahçeli için de böyle olduğunu biliyorum. bize aç oyuncu lazım diyor Aykut hoca, Fenerbahçe'ye geldiğinde kendini buraya ait hissedecek, Fenerbahçe'ye değer katacak oyuncuların transferinden bahsediyor. buradan gideceği zaman da kulübe para kazandırmasının da önemsiz bir detay olmadığını vurguluyor.

Issiar Dia 1987 doğumlu, altyapı eğitimini Fransa'da almış, Fransa 21-19 yaş altı takımlarında oynatılmış ancak son tercihini Senegal milli takımdan yana kullanmış. profesyonel kariyerine 2004'te Fransa 2. lig takımlarından Amiens'te başlamış ve 2 sezon sonra Nancy'ye transfer olmuş. 2006-2007 sezonundan Fenerbahçe'ye gelene kadar 4 sezonda Nancy'de düzenli forma giydiğini söyleyebiliriz. izlenimim topla ve topsuz süratli, dikine oynayan bir kanat adamı. kısa boyu ile pire gibi bir adam izleme ihtimali mevcut. Aykut hocanın bilerek ve özellikle seçerek yaptığı bir transfer olması da beni ayrıca umutlandırıyor. Fenerbahçe taraftarının bu genç yabancı transferlere tribünden desteğini esirgememesi, topu beklediği gibi stop edemediği veya istenen yere pası atamadığı zaman homurdanmaması gerek. bu çocukların altyapısının iyi olduğu, yetenekleri olduğu açık. Fener'in ışığına ışık katacak olmaları muhtemel ve negatif değil pozitif enerjiye ihtiyaç var. bunu yapan büyük bir kitle var ama genele yaymak gerek.

Fenerbahçe'de bir dönüşüm olacaksa bu Aykut hoca ile olacak.

güzel günlere uzak olmadığımızı düşünüyorum.

22 Temmuz 2010 Perşembe

Fenerbahçe-Galatasaray


Fenerbahçe - Galatasaray ezeli rekabetinde uzun yıllar sonra sezon öncesine ayarlanmış bir hazırlık maçı, yer Almanya, tribünler sayıca yaklaşık olarak ikiye bölünmüş, gurbetçiler için sevdikleri takımlarını yerinde görebilme fırsatı, maçın adı üzerine pek spekülasyon dönen "Dostluk Maçı", iki takımın da önemli eksikleri var ve her maçın gidişatında olduğu gibi bu maçta da bir takım farklı dinamikler de olsa kazanan yine Fenerbahçe.

maçı yine Fenerbahçe kazanırken neler oldu diye biraz aralarsak, öncelikle henüz 13. dk.'da Selçuğun gördüğü çift sarıdan bir kırmızı kart var. ilk sarı kartın Ali Turan'ı arkadan çekmesi nedeniyle doğruluğu tartışılmaz fakat daha üzerinden saniyeler geçerken 2. sarı kartın gelişimi hakkaten enteresan. burada - hala karar verebilmiş değilim - Selçuğun ayağı hakeme mi geliyo yoksa Selçuk bunu bilerek mi yapıyo ki bilerek yapıyosa bu ciddi rahatsızlık verici bir durum (gidip patrona tokat atmak gibi bişey olmalı) ve bunun karşılığı net kırmızı. açıkçası ben kötü versiyona inanmak istemiyorum. neyse 10 kişi kalan Fenerbahçe karşısında Galatasaray'ın oyunu domine ettiğini söylemek mümkün değil. hafif Galatasaray ağırlıklı giden dengeli oyunda orta alandan Alex ile başlayan atakta Cristian'ın son dönemdeki en hücum efektif seri hareketleri sonrası (orta sahada çalımla önünü açması şıktı) soldan deplase olan Andre Santos'u bulması ve Andre Santos'un Galatasaray'ın muazzam transfer taktiği ile 6 ay futboldan uzak kalan Ali Turan'ı 6 saniyeden çok daha kısa sürede ekarte edip sol çaprazdan hedefi bulmasıyla Fenerbahçe bir kez daha Galatasaray ağlarını sarstı. bu güzel gol maçın tek golü oldu. mücadele özellikle 2. yarı skoru korumaya - oyunu tutmaya çalışan Fenerbahçe'nin yarı alanında geçti, Galatasaray bu süreçte gollük pozisyonlar yakalasa da gol yapmayı başaramadı. Galatasaray açısından psikolojik sıkıntı giderek büyümeye devam ediyor ve Fenerbahçe'ye karşı bunu bozabilecek iradeyi ne zaman göstereceklerini herkes merakla bekliyor. maçı Fenerbahçe açısından tam değerlendirmek mümkün değil nitekim 75 dk.nın biraz daha üzerinde 10 kişi oynamak ve bununla bağlantılı oyun düzeninde ister istemez farklı davranmak bu değerlendirmeyi engeller ancak Aykut hocanın da dediği gibi mücadele ve hırs açısından olumlu bakabiliriz.

hakem konusunu atlamak olmaz. maçın hakemi Thorsten Kinhöfer sanki birşeyler ispatlama çabasındaydı ya da belki de bana öyle gelmiştir ama özellikle gol sonrası meşalelerin yanması ardından küsüp gitmesi ilginç oldu. 8-9 dk. sonra geri geldi ve herkes şaşkınlıkla birbirine bakıyordu, anonslar yapıldı ve maça devam edildi. gösterdiği bazı sarı kartları da acele diye yorumlayabiliriz, neyse arkasından daha fazla konuşmayalım ama geniş kitleler kendisini beğenmedi diyebilirim.

Fenerbahçe, Young Boys serisi öncesi Galatasaray karşısında bir kez daha kazanarak moral buldu ve şimdi gözler ilk resmi maçlar olan Young Boys maçlarında. bir dönüşüm geçiren Fenerbahçe için en az hasarla atlatılması gereken zamanlar. umutla bekliyoruz..

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Yeni Sezon Öncesi Değerlendirmeler - III


Fenerbahçe yurtdışı hazırlık kampındaki 3. hazırlık maçını Belçika 1. lig takımlarından Genk ile yaptı. ilk 2 maçta AZ Alkmaar'a 0-2 ve Köln'e 2-5 kaybettikten sonra klasik homurtular başlamış (yeryüzünde sadece Fenerbahçe'ye özgü) ve Aykut Kocaman zeki bir hamle ile medyanın ortalığı karıştırmasına müsaade etmeyecek sert çıkışını yapmıştı. bugün Genk karşısında 3-0 kazanan bir Fenerbahçe var. hazırlık maçlarında olumsuz ya da olumlu uçuk yorumlar yapılmasından yana olmayan ben Fenerbahçe'nin bugün özellikle 2. yarıda üzerinde ister istemez yaratılan o negatif havayı dağıtan bir performans sergilediğini söyleyebilirim.

Genk geçen sezon 15 takımlı Belçika 1. ligini 11. sırada bitiren bir takım. Fenerbahçe ise Genk'e göre gücü çok belli bir takım. fakat hazırlık kampında mevcut eksiklerle çalışmalar devam ediyor. bu eksiklere göre bile maça favori ama pek bir moralsiz başlayan Fenerbahçe ilk yarıda istediği üstünlüğü kuramadı. kalede ilk 2 maçta yer alan Volkan Babacan yerine Mert Günok vardı ve bence maçın genelinde iyi bir görüntü verdi. sağbekte Önder yerine Bekir başlarken tandem hazırlık maçları klasiği olarak Bilica-İlhan Eker'di. sol bekte Andre Santos oynarken orta saha göbeğinde Selçuk-Cristian yer aldı. sağ kanatta Deivid, solda ise Stoch vardı. Alex onların önünde her zamanki rolündeyken en önde tek forvet Gökhan Ünal'dı.

bu maçta bir kez daha anlaşıldı ki Deivid bence Fenerbahçe'de pozisyonu olmayan bir futbolcu. Zico hocanın 2. senesinde sağ kanatta bariz içe kat ederek muazzam işler yapan Deivid aslında sağ kanat oyuncusu değil. Alex ile özdeşleşen o forvet arkası serbest rolde de beklenen isim değil ve de aslında ilk alındığında orjinal yeri olduğunu bildiğimiz tam bir forvet te değil. önceki yazılarda + kontenjanına sokulabilir dediğim Deivid için ben ileride bir yarar sağlanamayacağını düşünüyorum. bu maçta yerine giren Kazım her ne kadar aklı bir karış havada bir intibaya sahip olsa da tam bir kanat oyuncusu ve girdikten sonra Deivid'in oldukça pasif olduğu kanattan 2 asist çıkartabildi. bunu sadece bu maç özelinde söylemediğimi de vurgulamak isterim. Kazım'ın üzerine eğilmek ve ondan yararlanmak gerek diye düşünüyorum.

geride kalan 3 maçta da Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'de bildiğimiz oyun şablonunu devam ettirdiğini görüyoruz. belki de Alex varken tek oynanacak dizilişin bu olduğuna inanmalıyız. maçın genelinde ise Stoch'un çabalayan, kendini göstermeye çalışan bir oyun sergilediğini ve gençlerden sağ bekte Bekir'in yerine giren Okan'ın güzel bir heyecana sahip olduğunu söylemek gerek. hemen 1 gün aradan sonra çarşamba akşamı Galatasaray ile bir hazırlık maçı var. gözlerin bu maça döneceği kesin. TSYD maçları bittiğinden beri de Fenerbahçe-Galatasaray yaz döneminde hazırlık adına maçlar yapmıyordu, bu bakımdan da oldukça merakla beklenen bir maç olacaktır.

bir not olarak ta bu hazırlık kampında daha güçlü kalibrede takımlarla oynayan Fenerbahçe'nin yıllardır konuşulan hazırlık döneminde çok güçsüz amatör küme takımlarıyla oynamasına bir son vermesinin de önemli olduğunu düşünüyorum.

18 Temmuz 2010 Pazar

Sayın Yönetim Transfer Yapmalıdır!


Fenerbahçe Yönetimi Daum'un dünkü Köln maçı öncesi medyaya verdiği demeçlerden rahatsız olmuş ve buradaki açıklamayı yapma gereği hissetmiş. ben de diyorum ki Sayın Daum Susmalı ise Sayın Yönetim de Transfer Yapmalıdır!

bundan önceki yazılarda transfer konusunda gecikildiğini, çok yakında Şampiyonlar Ligi ön eleme maçlarının olduğunu, transferlerin neticelendirilmesi ve bu yeni oyuncuların takıma adaptasyonunun önemli olduğunu yazmıştım ama o günden bugüne halen bir değişiklik yok. medyada transferi için çalışılan oyuncular hakkında belli bazı haberler mevcut ancak çok fazla uzamış ve neticesi Fenerbahçe için pek iyi olmayan bir durum söz konusu. transfer yapmanın öyle bakkaldan ekmek almak gibi kolay olmadığını, ince eleyip sık dokumak gereken bir iş olduğunu bilmenin yanında da geç kalındığının bariz olduğunu da söylemek gerek.

akıllara Zico'nun göreve geldiği ilk seneyi getirebilir, Şampiyonlar Ligi ön elemesinde transfersiz ve belli mevkilerde bariz eksiklerle Dinama Kiev'e elendiğimizi ve bunun ardından Lugano-Edu-Deivid-Kezman transflerinin yapıldığını hatırlayabiliriz.

tarih itibariyle durum bu kadar kötü olmasa da geç kalındığı çok net ortada. Daum'un hala Fenerbahçe hakkında konuşmasından yana değilim ama -meli / - malı şeklinde kamuoyu açıklamaları yapmak yerine transfer yapmanın ve belki takımdan gitmesi gündemde olan oyuncuların durumlarının netleştirilmesine çalışmak daha faydalı olacaktır.

16 Temmuz 2010 Cuma

Young Boys

bugün öğle saatlerinde çekilen kura sonucu Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme turundaki rakibi İsviçre'den Young Boys oldu. Şampiyonlar liginde geçen sezon uygulanmaya başlanan şampiyon takımlar ile şampiyon olmadan lige katılmaya çalışan takımlar arasındaki ayrıştırma ile bugünkü muhtemel rakipler arasında İskoçya'dan Celtic'in de olduğunu söylemek gerek. muhtemel 5 rakipten biri olan Celtic bu aşamadaki tur için gereksiz sert bir eşleşme olurdu. diğer ihtimaller Romanya'dan son dönem ŞL gruplarında entersan işlere imza atan Unirea Urziceni, Yunanistan'dan PAOK ve Belçika'dan Gent takımlarıydı. Young Boys Gent ile birlikte tercih edilen takımdı. ilk maç deplasmanda, rövanş Kadıköy'de. bu aşamadaki tur için kağıt üstünde iyi kura.

Young Boys ile ilgili kısa bilgiler şöyle;

renkleri: sarı - siyah
stadları: 32.000 kapasiteli Stade de Suisse (stad Euro 2008 için inşa edilenlerden)
teknik direktörleri: Bosnalı Vladimir Petkoviç

geçen sezon İsviçre Ligini Basel'in ardından 2. sırada tamamlayan Young boys son 2 sezon ligin gol kralı olan kadrosundaki en iyi golcüsü Seydou Doumbia'yı CSKA Moskova'ya sattı.

ayrıca geçen sezon Avrupa Ligi 3. ön eleme turunda Athletic Bilbao'ya deplasman golü farkıyla elendiklerini söyleyebiliriz (0-1, 2-1).

Fenerbahçe'nin önünde geçmesi gereken play-off turunu da düşününce Young Boys'u saf dışı bırakması gerek.
yolumuz uzun olsun..

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Yeni Sezon Öncesi Değerlendirmeler - II


Fenerbahçe yeni sezon hazırlıkları kapsamında bu akşam ilk kez bir hazırlık maçına çıktı. rakip Hollanda'nın başaltı takımlarından AZ Alkmaar. takımın başında Aykut Kocaman, yeni bir sezon öncesi ilk kez sahaya çıkan bir Fenerbahçe, tutkulu olan bu bünyelerde ister istemez bir heyecan yaratıyor. hadi bakalım rastgele diyen, Fener için çarpan kalpler..

sahaya çıkan ilk 11'de belli eksikler göze çarpıyor: kalede Volkan sakat yerinde Babacan Volkan var, savunmanın sağında Gökhan Gönül sakat ve istanbul'da kaldığı için yerinde Önder başlıyor, defansın ortasında Lugano Uruguay ile dünya kupasında yukarıları zorlayıp turnuvayı geç tamamladığı için yok, yerinde takıma yeni katılan İlhan Eker var, Alex'in bebeği dünyaya geldi, kampa yeni katıldı ve yerinde Deivid var.

takım son senelerde alışık olduğumuz taktik dizilişe benzer bir şekilde çıktı AZ karşısına. 4'lü savunmada yukarıda bahsettiğim değişik kurgunun yanında sol bekte yeni transfer Caner Erkin başladı. orta göbekte defansif olarak alışılagelen 2'li de Selçuk ve Cristian varken Emre bu ikiliye yakın biraz solda ama tam da net bir şekilde solda olmadan oynadı. aslında aynı anda Selçuk-Cristian-Emre orta sahası ekstra bir defansif orta saha özelliği ama bunun eksiklerden dolayı bu maça özgü olduğunu biliyoruz. Emre'nin sol önde tam bir kanat olmadığını söylerken sağ önde Kazım'ın başladığını, Deivid'in en önde forvetteki Semih'e yakın ama serbest bir rolde oyuna başladığını söyleyebiliriz. 2. yarıda şu ana kadarki tek yabancı transfer olan Stoch'un oyuna girmesi ve daha sonraki oyuncu değişiklikleri ile saha içinde pozisyonu değiştirmesinden söz etmek mümkün. yine maçın 2. yarısında sakatlıktan kurtulan Andre Santos'un oyuna dahil olduğu, ilk yarıda oynayan Semih'in yerine Gökhan Ünal'ın oyuna girdiği, Önder ile Bekir'in yer değiştirdiği, genç kuşaktan Gökay'ın sonlara doğru şans bulduğu bir hazırlık maçıydı AZ Alkmaar maçı. 2. yarının başlarında ceza sahası sağ çaprazından ve oyunun sonlarında rakip kaleden gelen aut atışından seken topa aşırtma yapılmasıyla yenilen 2 golle kaybedilen bir maç oldu.

hazırlık maçları üzerine çok ahkam kesilmesinden yana değilim, kazanırken de - kaybederken de bu böyle olmalı. takımın eksikleri, sakat oyuncuların durumu ortada ancak halihazırda neticelenmesinin de artık daha fazla uzamaması gereken yabancı transferleri mevcut. bunların daha fazla vakit kaybetmeden sonuçlandırılması ve Fenerbahçe için önemli olduğu çok net belli olan Şampiyonlar Ligi ön elemeleri öncesi takıma kazandırılmaları, adaptasyonları önemli. nitekim ilk resmi maç olan -nispeten kolay olduğunu düşündüğüm- ilk ön eleme maçı için 12 gün kalmış durumda, sonraki turun ise ne kadar zorlu olacağı şimdiden belli. hazırlıkların konsantresinin Şampiyonlar Ligine giriş için olduğu dönemdeyiz. bu dönemi iyi geçirmek gerek.

13 Temmuz 2010 Salı

Dünya Kupasının Ardından


Futbol güzel oyun, heyecanı bambaşka ve yıllardır kitleleri peşinden sürükler..sayı olarak da en çok gözün üzerinde olduğu organizasyon Dünya kupalarıdır. başlarken heyecan büyük, biterken yine bekle bakalım 4 sene daha tadında bir üzüntü. bu kez kazanan, kendi adlarına bir ilk olması açısından da ayrı bir önem arz eden İspanya. hak ettiklerini söylemek hiç yanlış olmaz. bir önceki yazıda muazzam bir jenerasyonun bir arada olduğuna dikkat çekmiştim ve o jenerasyon 2008 Avrupa Şampiyonası ardından 2010 Dünya Kupasında da zafere ulaşmayı başardı. oynadıkları oyuna futbolseverler saygı duyuyorlar ve seveni de çok İspanya'nın.

kupaya uzandıkları final maçı dahil eleme turlarında aldıkları 1-0'lık galibiyetler sadece ilginç bir istatistik detayı çünkü onlar aman gol yemeyeyim arada da bir tane atayım sıyrılayım gideyim peşinde değiller. topla oynamayı, topu koşturmayı çok seviyorlar ve tabi bunu iyi beceriyorlar. Finalde Hollanda bunu bozabilmek için taktik adı altında ekstra sert oynadı, Almanlara göre daha başarılı olduklarını söyleyebilirim. maçın içerisinde de kontra toplarda mutlak gol pozisyonlarına girdiler ama sahada hakim olan İspanya idi. belki 4 dk. kala Iniesta golü olmasa penaltılarda işin rengi her zaman değişik olur tezi devreye girebilirdi ancak işte buna bile imkan vermeden golü buldular. İspanya'nın bu oyununu kime kabul ettiremeyeceğini bilmiyorum ve onlar oyunu bu şekilde domine ederek kupaya uzandılar.

geriye dönüp beni bu turnuvada en çok etkileyenler üzerinden konuşursak, Dünya kupasının en iyi oyuncu ödülünün çok doğru birine gittiğini söyleyebilirim. Diego Forlan da en az İspanya kadar bu ödülü hak etti, takımı için çok önemli ve fark yaratan bir oyuncu. bir sonraki dünya kupasında olur mu olmaz mı bilinmez ama kariyerinin sonlarına doğru aldığı bu büyük ödül çok değerli. Forlan üzerinden ilintili olarak Uruguay'ın bitirdiği derece açısından önemli bir başarı elde ettiğini söylemek mümkün. 2002'de Türkiye'nin önünün açıklığına çok benzer (2.turda Asya takımı ardından çeyrek finalde Afrika takımı) bir gidişle bu sonucu almalarına rağmen başarı göz ardı edilemez. yine kendi çıtalarını sonuç olarak yukarı çeken Paraguay ve Gana da başarılı oldular bana göre. ilginç bir istatistik; herkesin en az bir kez yenildiği turnuvada Yeni Zelanda namağlup ünvanını elde etti. Almanlar Thomas Müller ve Mesut'u oldukça öne çıkardılar. Japonya'dan Honda, Slovakya'dan Vittek, Gana'dan Gyan Asamoah, Uruguay'dan Luis Suarez performanslarıyla parlayan isimler oldular.

Brezilya'da düzenlenecek 2014 dünya kupasına kadar futbola dair pek çok şeye şahit olmak mümkün. sonuçta ne diyoruz, zaman bu nasıl geçtiğini geriye dönüp bakınca anlıyorsunuz!

11 Temmuz 2010 Pazar

Final Tahmini


zaman yine çabuk geçti ve koca bir turnuva daha geride kalmak üzere..bu aklı başımda izlediğim veya izlediğimi sandığım 6. dünya kupasıydı. Maradona etkisiyle Arjantin'e sevdalanmam ve hadi oturup izlemeye başlayayım dediğim günden bugüne 20 yıl. Arjantin yine hayalkırıklığı ve hüznü yaşattı ama geride kalan zaman futbolun sunduğu tartışmasız heyecan bakımından oldukça güzel - ki bu turnuvaya özellikle ilk grup maçları itibariyle ne kadar sıkıcı başlamıştık -

bu gece final oynayan iki ülkeden biri dünya kupasını kazananlar listesine yeni kayıt olacak. Hollanda'nın 1974 ve 1978'de üstüste 2 kez evsahipleri Almanya ve Arjantin'e kaybettiğini biliyoruz. İspanya ise tarihinde ilk kez dünya kupası finali oynayacak. bir de herkesin bildiği üzere kupa ilk kez kıtasının dışına çıkacak ve bir Avrupa ülkesine gidecek, daha önce Avrupa ülkelerinin kıta dışında bunu başaramadıklarını biliyorduk. Hollanda finale kadar tüm maçlarını kazanarak geldi ve kupayı kazanırsa her maçını kazanarak şampiyon olan 4. ülke olabilir (1930 Uruguay, 1938 İtalya, 1970 ve 2002 Brezilya) fakat İspanya açısından bir ilk istatistik olabilir o da turnuvadaki ilk maçında kaybedip sonunda dünya kupasını kazanmak. bunu yapan yok.

maçın özelinde şunu söylemek mümkün; İspanya topa fazlasıyla hükmeden, pas trafiği ile rakibi sinir eden, gücünü bence orta sahasından alan ama savunması ve hücum hattı oldukça iyi olan bir takım. muazzam bir jenerasyon yakaladıkları ortada. diğer tarafta bu kadar komple olmadığını düşünebileceğimiz ancak hücum hattında şapkadan tavşan çıkarabilecek potansiyelde adamları olan Hollanda. yarı finalde Almanya'yı çaresiz bırakan İspanya'da turnuva boyunca form yakalayamayan Torres'in kenara çekilip Pedro'nun sahaya sürülmesi ile oluşan etki de aklımızda. bu akşam da Torres'in kenarda başlaması olası. hakim olan İspanya'nın belirgin favoriliği ancak artık ortada bir dünya kupası var ve bu kadar yakınken kimse kolay pes etmez. futbol garip oyun, enteresan tesadüfler, pozisyonlar vs. ancak normal şartlarda İspanya bu dünya kupasını kazanacak gibi duruyor buradan bakınca. bakalım akşam neler olacak..

Tahmin: İspanya

9 Temmuz 2010 Cuma

Yeni Sezon Öncesi Değerlendirmeler - I


Fenerbahçe yeni sezon hazırlıklarının ilk aşaması olan İstanbul'daki çalışmaları tamamladı ve pazartesi günü yurtdışı hazırlık kampı için Belçika'ya hareket edecek. antrenman notlarından gözlemleyebildiğim Aykut hocanın takıma daha çok topla çalışmalar yaptırmasıydı. dikkatimi çeken bir ayrıntı da futbolcuların antremanlarda tekmelik kullanmaları ve uzun çoraplar ile yer almalarıydı. sanırım Aykut hoca antreman sırasındaki mücadelelerde yaşanan gereksiz sakatlıklara bir tür önlem almak istemiş.

yeni yapılan transferlerden Caner ve İlhan takımla çalışmalara katılırken, şu ana kadarki tek resmi yabancı transfer olan Stoch Slovakya'nın 2.turda elenmesinden sonraki izin-dinlenme hakkını kullandığı için antrenmanlarda yer alamadı. Uğur Boral geçen sezonun ortasında menisküs sorunu yaşadığı sol dizinden yeniden sakatlandı ve ameliyat oldu, verilen bilgilere göre 1-1,5 ay kadar yok. takımın halihazırda geçen sezondan bugüne yansıyan sakatları da mevcut, Gökhan Gönül, Özer, Andre Santos gibi..onlar da çalışmalarını ayrı sürdürerek iyileşme sürecindeler. ve bir de sıkıntısı her halinden belli bir Güiza var ortada, fikrim artık gitmesi yönünde ki sabır denen kelimenin Fenerbahçe'deki savunucularındanım. bununla ilgili de maliyet sorunu şüphesiz olacaktır ama yazının dışına çıkmayalım.

buradan takımın kadro yapılanmasına gelirsek, Fenerbahçe'nin Güiza'nın kalması halinde bile son model 6+2+2 kuralından dolayı 2 yabancı alma hakkı mevcut. Güiza'nın takımdan ayrılma ihtimali kuvvetli ama biz yine de mevcut durum üzerinden gidelim. o 2 yabancı hakkından birinin mutlaka forvete kullanılması gerekir diye net bir fikir öne sürebiliriz. diğerinde ise şöyle bir sıkıntı var; ben Fenerbahçe'nin Bilica'dan daha iyi ve yararlı olabilecek bir stoper bulabileceğini düşündüğüm için o hakkı defansa kullanmaktan yana bir çizgideyim fakat bu yazıya sonda bağlayacağım transfer ihtimali olan isimlerin hepsi ya orta saha (kanat) ya da forvet. bu bakımdan belki Güiza'nın ayrılması ile bu alternatif oluşabilir ki ben nedense Zico'nun 2.senesinde muazzam bir çıkış yakalayan Deivid'in de artık pek katkı sağlayamayacağını düşünüyorum. burada tabi olaya +2 veya diğer +2 lerin de esnek olması penceresinden de bakmak gerek dolayısıyla Deivid bu + lardan olabilir.

Fenerbahçe'nin transfer haberleri arasında ismi alınmaya en yakın aday Milos Krasic oldu. adı özellikle Juventus ve hatta Man. City için anılan, bonservisi 15 milyon € lar civarında dolanan Krasic orta saha sağ kanat oyuncusu. bir yandan bu isim için umutlanırken geçen sezon Beşiktaş ile adeta sidik yarışına girilerek yüksek maliyetle alınan Mehmet Topuz'un, eğer Aykut hoca forvette kullanmayı düşünmüyorsa Kazım'ın ve + olarak yaftaladığım Deivid'in o pozisyonda olduğu düşünülürse hafif bir soru işareti var. tabi karşı fikirlere rağmen ben Mehmet Topuz'un orta sahada merkezde de oynayabileceğini düşünenlerdenim her ne kadar hücum yönü kuvvetli de olsa savunmaya dönük bir umursamazlığı yok. takımın sol kanadı özellikle sol ön ağlar vaziyetteyken buraya Stoch ve Caner'in gelmesi, mevcut Andre Santos ve Uğur Boral ile sıkıntı yok gibi. orta sahada alternatifin fena olmadığı bir kadro yapısı mevcut aslında Fenerbahçe'de ancak Semih'ten başka seçeneği olmayan forvete transfer şart. onunla da ilgili bugün ilginç bir haber düştü, L'equipe Fenerbahçe'nin Nancy'nin forveti Issiar Dia'yı istediğini ve 6 milyon € teklifte bulunduğunu yazdı. bu tip ismini daha önce hiç anmadığımız futbolcuların keşfedilmiş, araştırılmış olmasına ben her zaman önem veririm ama ilk aşamada aranan forvet bu mudur sorsuna net bir evet cevabı veremiyorum tabi.

günler ilerledikçe transferler resmiyete döküldüğünde bunlarla ilgili tekrar değerlendirme şansımız olacak ve takımın Belçika kampında yapacağı hazırlık maçlarında sahadan yansıyanları da değerlendirerek yeni sezon öncesi yazılara devam ederiz..bu yazı bir serinin ilki olsun.

6 Temmuz 2010 Salı

Yarı Final Tahminleri


Dünya kupasında finalistler belli olmak üzere..yarı finallerden ilki bu gece 21.30'da Uruguay ile Hollanda arasında. yarın akşam ise son Avrupa Şampiyonasının finalistleri bu kez dünya kupasında finale çıkmak için mücadele edecekler. 2. turdan itibaren bir alışkanlık haline getirdiğim maçlar öncesi tahminlere devam ediyorum;

Uruguay - Hollanda
Güney Amerika takımlarının çeyrek finaldeki çokluğu dikkat çekerken Brezilya-Arjantin-Paraguay'ın elenmesi ile yola devam eden tek güneyli Uruguay kaldı. hem de Güney Amerika elemelerinde son anda 5. olup play-off oynamak zorunda kalmışlar ve buraya öyle gelmişlerdi. grupların bitiş şekli itibariyle yolu biraz açılan Uruguay bunu iyi değerlendirdi ve önemli bir yere geldi. bu kez karşılarında Hollanda var ve çeyrek finaldeki Gana eşleşmesinden buraya oldukça yaralı / yıpranmış geliyorlar. özellikle bu maçta Luis Suarez ve oynayamaması halinde (çünkü bir delilik yapıp oynarsa şaşırmam) Lugano'yı arayacaklar. buna karşın Hollanda ise ideal kadrosunda. gruplar aşamasından buraya her maçlarını kazanan tek takım istatistiğine sahipler ve 1974-1978 finalleri üzerine tekrar bir final peşindeler. mevcut potansiyel ile Hollanda'nın finale bir adım daha yakın olduğunu düşünüyorum, eğer Uruguay bunu bozacaksa biraz ekstra oynamalı.
Tahmin: Hollanda
Almanya - İspanya
İngiltere ve Arjantin'i 4'er gollü galibiyetlerle sürklase eden Almanya'da turnuvada en çok öne çıkardıkları isimlerden Thomas Müller cezalı, yerine büyük olasılıkla Trochowski oynayacaktır ve sistemleri çok sıkı olan Almanlar bundan etkilenmezler diye düşünüyorum. diğer tarafta Portekiz ve Paraguay'ı 1-0'lık skorlar ile geçen İspanya'da ise kadro ideal. iki takımın en son Avrupa Şampiyonası finalinde karşılaştığını biliyoruz, Torres'in golü ile 1-0 kazanan İspanyollardı. yarınki maçta muazzam bir orta alan mücadelesi beklenebilir, Almanya İspanya'nın o potansiyel pas trafiğini kesmek için çabalayacak. eşleşmenin çok dengede olduğu, maçın tahmininin çok zor olduğu ortada ve uzatmaya gidebilme potansiyelini bir kenara koymak gerek. tahmin mecburiyeti olmasa boş bırakabilmeyi yeğlerdim, o derece. fakat son kertede Almanya diyorum.
Tahmin: Almanya

4 Temmuz 2010 Pazar

Orta Sahada Yalnız Kalmak!


Arjantin için yine hüzün var ve bu kez çok ağır bir skor! 2006 dünya kupasından sonra yine çeyrek finalde Almanya ile eşleşme olunca Arjantin için rövanşı alma, 20 senedir ulaşamadığı yarı finale ulaşma ve 24 yıllık hasreti bitirmek için önemli bir engeli geçmekten bahsedilebilirdi.

Fakat bütün bunların olmasını çok zorlaştıran bir saha içi diziliş var. Arjantin için çok büyük bir efsane olan Maradona'nın takıma kenardan motivasyonu diye bahsederken saha içi teknik-taktik konularda sıkıntılardan bahseder olmuştuk. bana göre Maradona 2. turdaki Meksika maçına çıktığı orta saha ile Almanya karşısına çıkmamalıydı, Mascherano'nun tek kaldığı sağ ve solunda Maxi ile Di Maria olan orta saha Almanlara kaybeder, bunun kaçışı yok. Maradona ne yapabilirdi diye açarsak; ortada topu yönlendirebilen, takımın savunma-hücum dengesine ayar verebilecek Veron oyuna başlayabilir ve Mascherano ile yakın oynaybilirdi. bunun olması için Maxi kulübede başlayıp duruma göre daha sonradan düşünülebilirdi ki bu bahsettiğim düzen 4-2-3-1 şekline yakın bir diziliş. buraya işi sıkı tutmak adına Bolatti bile eklenebilir fakat Maradona orta sahadaki hücum potansiyeli çok olan adamlardan ve öndeki Tevez-Messi-Higuain 3'lüsünden vazgeçmedi.

Almanya'nın maçın hemen başında bulduğu gol bir duran top işi ve duran topun yaşandığı an sahadaki taktik dizilişin bir anlamı yoktur, herkes adamını alır, rakipten önce topu uzaklaştırmaya çalışır, kaleci dikkatlidir vs. fakat burada Almanlar ince bir kafa dokunuşu ile öne geçtiler, ardından Klose ile kaçan önemli bir gol, maçın içinde orta sahadaki kopukluk nedeniyle kapılan toplar ile kolayca rakip sahaya geçiş..Maradona'dan henüz bir müdahale gelmezken Arjantin 2. yarının yaklaşık ilk 20 dk.sı Almanya kalesine belirgin bir baskı kurmaya çalıştı. golü bu kısımda bulması gerekiyodu ancak başaramadılar ve Almanya'nın 2. golü ile maç koptu gitti ve sonunda ortaya kötü bir skor çıktı.

Almanya çok bariz bir sistem takımı buna karşın Arjantin ise Maradona'nın vazgeçmediği fazla hücumcu orta saha ile ancak bu kadar. maçı orta sahada kaybetmek bu olmalı. tabii maç başlamadan kimsenin beklemediği bir skor bu ancak aşağı yukarı bazı korkulan şeylerin de gerçeğe dönüşmesi bu şekilde oluyor. Meksika maçından sonra Maradona'nın farklı birşeyler üretmek için 6 günlük bir zamanı vardı ama o vazgeçmedi ve Arjantin bir kez daha kaybetti.

2 Temmuz 2010 Cuma

Çeyrek Final Tahminleri


Çeyrek finaller başlamak üzere..artık biraz üzgünüm belki turnuvanın en heyecanlı aşamalarına geldik ama sonunu da görmeye az kaldı. çeyrek finallerden ilk ikisi bu akşam oynanacak, onlar başlamadan 2. turda yaptığım gibi tahminlerde bulunayım (2. turda 8'de 6 tutmuştu - kendi kendime istatistik)

Hollanda - Brezilya
bir tarafta dünya kupasını en çok kazanmış, diğer tarafta bunu hiç başaramamış ama turnuvalar boyunca hep yukarıları zorlamış büyük takım sınıfında. futbolsever için güzel eşleşme. bu eşleşmede yarı final için kendi adıma net bir favorim olmasa da Brezilya'nın biraz daha ağır bastığı fikrindeyim. maçın uzatmaya, penaltılara gitme ihtimali dahil herşeye açık olduğu ortada. tahmin hakkımı biraz önde olduğunu düşündüğüm Brezilya'dan kullanıyorum.

Tahmin: Brezilya

Uruguay - Gana
turnuvanın başında çeyrek finalde bu iki ülke eşleşecek diye ortaya bir laf atılsa herkesler bir hadi canım sende tepkisi verirdi ama bu akşam 21.30'da santradalar. Uruguay dünya kupasının ilk düzenlendiği yıllara 2 şampiyonluk sıkıştırmış bir ülke, Gana ise dünya kupaları tarihinde çeyrek finale çıkabilmiş 3. Afrika ülkesi. gücünü mücadeleleri ile gösteren Ganalılar bir adım daha ilerisine gidip çıtayı oldukça yukarı çekmek isteyeceklerdir ama Uruguay'ın yarı finale daha yakın olduğunu düşünüyorum.

Tahmin: Uruguay

Arjantin - Almanya
işte tarafı olduğum merakla beklenen eşleşme. Almanya yine büyük bir turnuvada yukarılara tırmanmış durumda, Arjantin ise Maradona yönetiminde hasreti bitirmenin peşinde. 1990 finali ve 2006 çeyrek finalinin rövanşları alınacaksa zaman bu zamandır. bunu yapmak için Arjantin'in orta sahayı Almanya'ya kaptırmaması gerek. çok pis eşleşme, tahmini zor ama duygusallığı da katarak bu kez Arjantin diyorum.

Tahmin: Arjantin

Paraguay - İspanya
bir tarafın diğerine göre en belirgin ağır bastığı eşleşme. daha ziyade bir 2. tur eşleşmesi gibi. Paraguay'ın biraz direnmesi gerek, futbol bize bunun olabildiğini geçmişte gösterdi ancak yarı finale çok daha yakın duran taraf İspanya. Paraguay'ın bir gol sıkıştırması halinde muazzam da bir maç izleyebiliriz ancak sonunda İspanyollar yarı finale çıkarlar.

Tahmin: İspanya

1 Temmuz 2010 Perşembe

Kocaman Bir Destek Gerek


Fenerbahçe yönetiminin yaklaşık 10-15 gün süren ve Christoph Daum ile yollarını ayırma konusunda tam olarak anlayamadığım (ve beni rahatsız eden) bir yöntem uygulamasının ardından geride kalan h.sonu kamuoyunun az çok hissettiği açıklama geldi; Fenerbahçe'nin yeni Teknik Direktörü Aykut Kocaman.

geçtiğimiz sezon ilk kez denenen (burada uygulanandan daha doğru bir ifade olacaktır) Sportif Direktörlük pozisyonunda görevli olan Aykut Kocaman artık Fenerbahçe'nin teknik anlamdaki sorumlusu. buradaki detay artık 2 pozisyonun da sorumlusunun Aykut olması. diğer bir deyişle Avrupa'dan bildiğimiz Menajer pozisyonu, teknik ve idari anlamda sorumluluk.

Aykut Kocaman'ın bu anlamda dümene geçmiş olması bazı Fenerbahçelileri tedirgin ediyor ve daha çok Fenerbahçe'ye özgü olduğunu düşündüğüm daha başlangıçtan soru işaretleri ile negatif bir ortam yaratma durumu mevcut. bu kesimin Aykut'un Teknik Direktörlük kariyerini zayıf bulması, Fenerbahçe'ye uygun isim olmama düşünceleri ve o hep klasik medya gazı ile harmanlanmış Aykut bu işi beceremez, görevi bırakmalı söylemleri işler biraz kötü giderse hemen ceplerinden çıkartacakları kartları olarak bekliyor (sabır!)

Fakat bir de benim de içinde bulunduğum ve sayılarının az olmadığını bildiğim Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe Teknik Direktörü olmasından dolayı mutlu, umutlu ve ileriye dönük pozitif hisleri olan veya en azından olumlu düşünmek isteyen Fenerbahçeliler var.

Aykut Kocaman 30 yaşını yeni doldurmuş benim ve bana yakın yaştakiler için çocukluğunun Fenerbahçe yıldızıdır. 10 yaşında gelen o hala rekoru kırılamayan 103 gollü şampiyonluğun kahramanlarından biridir Aykut. Fenerbahçelilerin çok sevdiği ve aynı zamanda ezeli rakip taraftarlarının da dışarıdan olumlu baktığı kişidir, güzel insandır, iyi golcüdür, gönlümüzde taht kurmuştur. Bu sayılan değerler Teknik Direktörlük görevinde başarılı olmak için yetmeyebilir ama kariyerinin belki de en önemli virajlarından birinde ona destek olmamak, olaya baştan negatif bakmak bambaşka birşey. Aykut hocanın teknik-taktik konularında doğruları gibi yanlışları da olacaktır. bunları konuşmak değerlendirmek ayrı, görevi ile ilgili radikal söylemlerde bulunup kaos ortamı yaratmak apayrı. bunları yazmak için çok erken ama maalesef çok sevdiğim Fenerbahçe'nin nefret ettiğim gerçekleri..

Zico çok sevdiğim bir hocadır , yersiz bir şekilde yolların ayrılmasına çok üzülmüştüm. Şampiyonlar Ligi çeyrek finalini yakaladığımız sezonda şampiyonluk gelmediğinde gitmesi gerektiği yönünde ses yükseltenler geride kalan süredeki şampiyonluklarını sayısını aynaya bakarak söyleyebilirler. bu tamamen ayrı bir yazı konusu fakat Aykut'un ve Zico'nun insan olarak kesişen çok ortak yönü var benim gözümden. ve bu bakımdan Aykut hocanın göreve gelişi bende Zico zamanındaki havayı yarattı. bu kendi açımdan bir detay.

sezon hazırlıkları pazartesi günü başladı ve yeni sezonun resmen başlamasına yaklaşık 1 ay var. teknik-taktik konularını değerlendireceğimiz zamanlar gelecek ancak Aykut Kocaman'ın kamuoyuna yansıyan demeçlerinde dikkat çeken birşey var: Fenerbahçe'nin süratli futbol oynaması. hızlı düşünülen ve hızlı oynanan bir oyun.

önümüzdeki dönem için Aykut Kocaman'ın desteğe ve tribünlerden yansıyan pozitif enerjiye ihtiyacı var. özlediğimiz ve ara verdiğimiz güzel günlere Aykut hoca ile ulaşmak dileğiyle.

Yolumuz açık olsun..