30 Ağustos 2010 Pazartesi

Fenerbahçe 4 - Manisaspor 2


Fenerbahçe Perşembe gecesi 120 dk. sonunda PAOK'a kaybedilen turun ardından taraftarın olmadığı son cezalı iç saha maçında Manisaspor'a karşı galip gelmek zorundaydı. psikolojik olarak yıkıcı bir sürecin içinden geçildiği aşikar. bu sezon 2002-2003 sezonundan bu yana arada katılamadığımız bir Avrupa kupaları sezonu dışında en erken veda edilen sezon olarak kayıtlara geçti.

elde kalan en önemli hedef her zaman olduğu gibi lig şampiyonluğu ve bunun için kazanmaya başlamak şart. Kadıköy'deki son cezalı maç olan Manisaspor maçına çıkan ilk 11'de Aykut hocanın dikkat çeken tercihleri vardı. sezona bariz formsuz giren Andre Santos 6 yabancı kuralı ve aslında formsuzluk sebebiyle yerini Caner'e bırakmış, sakatlığı bulunan Gökhan Gönül'ün yerinde ise herkesin Bekir oynar standart refleksini yanıltan A2 takımından yükselen 18 yaşındaki Okan vardı. Aykut hocanın bu tercihleri dışında son PAOK maçına çıkılan düzen ve oyuncular aynıydı.

maçın ilk yarısında çok fazla gol pozisyonunun olmadığını söyleyebilirim. Emre'nin sağ kanada uzun top attığı ve Okan'ın bu uzun topa durdurmadan yaptığı ortaya Alex'in kalecinin hatasını affetmediği vuruş için söylenecek bir detay: Alex'in hücumcu orta saha mı yoksa forvet mi sorusuna aslında ikisinin arasında oyunu ortadan yönlendiren ancak fırsat kollayıcı bir forvet tipi olduğunu söylemek gerek. attığı gol buna süper bir örnekti.

maçın 2. yarısına golle başlayan Manisaspor attığı golün ardından da etkili pozisyonlara girdi ancak kalede şansını iyi kullanan ve giderek güven veren Mert'i geçemedi. Manisaspor'un golünde Isaac'e kafayı vurduran Lugano duran toptan attığı golle Fenerbahçe'yi tekrar öne geçirdi. burada bana göre önemli bir detay Niang'ın ceza sahasına yakın çevrede takıma belirgin duran top kazandırdığı. topu aldıktan sonra dönüşlerde veya topla dripling halinde bir şekilde rakip savunma kendisine faul yapıyor. nitekim 2. golün duran top faulünü de Niang böyle aldı. ve ardından da peşpeşe 2 golle Fenerbahçe kariyerindeki ilk golleri atmayı başardı. attığı ilk gol gayet şık bir kafa vuruşu. bu kafaya ortayı yapanın da Okan olduğunu söylemek, ortanın da adrese olduğunu vurgulamak gerek. ardından Caner'in assistindeki soğuk kanlı vuruşu da güzeldi. son sezonlarda Fenerbahçe'nin belki de en sıkıntı duyduğu tek forvet pozisyonu için uygun bir isim Niang (Marsilya'da oynadıkları 4-3-3 düzeninden buna alışık) ve önümüzdeki dönem adaptasyon ile daha da efektif olacaktır.

Okan için bir paragraf açmak gerek. Fenerbahçe'nin kamuoyundaki algısı genç yetenekleri harcamak, başka klüpte parlamış yetenekleri köreltmek üzerinedir maalesef. Okan altyapıdan yetişip A takıma kazandırılmış ve dün gece itibariyle uzun yola çıkmış bir genç yetenek. hani Gökhan Gönül'e bişey olursa yerine kimi koyarız sorusunun cevabı için oldukça umut dolu bir cevap. Aykut hocanın vurgu yaptığı "bize aç oyuncu lazım" önemli cümlesinin en aç oyuncularından Okan. dünkü performansı ile hepimizin yüzünü güldürdü. yolunun Fenerbahçe'de uzun olması, başarılarının artması en büyük dileğim. maç sonunda Aykut hocanın şu sözleri de kendisini neden bu kadar sevdiğimin bir detayı aslında: "Şimdi el birliği ile Okan'ın ne şahane şeyler yaptığını söyleyeceğiz. Ondan sonra Okan'ı aşağı çekmek için her şeyi yapacağız. Okan'ın yolu açık olsun, çok sevindim. Okan'ı oynatma kararını verirken Gökhan Gönül'ün yokluğunda kurguyu bozmayalım, oranın bir oyuncusu devam etsin, hataları bizim sevapları onun olsun."

Fenerbahçe için bu maçı kazanmak şarttı ve şimdi milli maç arası. ardından zorlu Kayserispor deplasmanı ve Kadıköy'de Beşiktaş derbisi.

ve belki 1 Eylül tarihi dolmadan savunmaya bir takviye..

25 Ağustos 2010 Çarşamba

PAOK Maçı Öncesi


PAOK rövanşı için 24 saatten az bir süre kaldı ve bu maç geride kalan süreçte alınan skorlar itibariyle Fenerbahçe için stresle dönülen keskin bir viraj halini aldı. negatif sonuçta ciddi kamuoyu baskısının oluşacağı belli iken, pozitif sonuç ise soluk aldıran kocaman bir nefes tadında olacak.

ilk maçta deplasmanda alınan 1-0'lık mağlubiyet eleme maçlarının yakın skorlu olup en kötü olanından. rövanşta ev sahibinin çok erken ekstra fark yapamadıkça her dakika stresi ve baskıyı üzerinde hissedeceği bir skor 1-0. deplasmana gelen takım için ise atacağı 1 golün oldukça değerli hale gelebileceği türden. bu yüzden Fenerbahçe ilk maçta yaklaşık yarım saat 10 kişi oynayan PAOK karşısında en azından 1 gol yapamamanın sıkıntısıyla başlamak zorunda, gol veya goller ararken kalesinde gole izin vermemek durumunda.

bugün maç öncesi yapılan basın toplantısında Aykut Kocaman PAOK rövanşı için pazartesi akşamı Trabzon deplasmanına çıkardığı kadrodan biraz daha farklı bir kadro ile maça başlayacağını söyledi. Aykut hocanın kafasından geçenleri bilemem ama yarın akşam Alex ve Stoch'un ilk 11'de başlayacağını tahmin ediyorum. Trabzonspor maçından hafif sakatlığı olan Semih'in olmadığı Niang'ın önde tek başlayacağı eski bildiğimiz düzen olması muhtemel. ilk PAOK maçında cezalı olan Bilica'nın da hafif bir sakatlığı var ancak oynayabilir. yine son anda ilk maçın kadrosundan çıkan Emre'nin de başlayacağı dolayısıyla ilk maça göre biraz farklı bir rotasyonun olacağı belli.

PAOK ilk maçta son yarım saati 10 kişi oynadığı bölümde gayet organize bir savunma yapıp; Fenerbahçe'ye aradan veya kenarlardan sızacak boşluklar vermemişti. yarınki rövanşta da bunu yapabilirler. burada devreye duran toplar veya mesafeli şutlar girebilir. ayrıca Fenerbahçe'nin acele hücumlarla kendini panikletecek bir ortama sokmaması gerek. sonuçta gol atmak kadar yememek te önemli olacak ve hücumda kaş yapayım derken savunmada göz çıkarmamak gerek diye düşünüyorum. ilk maç skoru aleyhte olmasına rağmen erken atılacak bir gol takımı da taraftarı da pozitif etkiler ama erken gol gelmiyorsa da gerginliği iyi ayarlamak gerek. bu hem Aykut hoca, hem sahada futbolcular hem de tribünde taraftarlar için farklı oranlarda da olsa geçerli.

zor bir gecenin bizi beklediğini biliyoruz ancak sen;

kara deryalarda bir fenersin
senin ışığınla yürüyoruz
biz bu karanlık yolun sonunda
doğacak güneşi görüyoruz

24 Ağustos 2010 Salı

Trabzonspor 3 - Fenerbahçe 2


Trabzon deplasmanları her zaman zor olur ve bu sezon herkes için daha da zor olacağı şimdiden belli. tarihten gelen ve hala akıllardan çıkmayan o meşhur Avni Aker deplasmanında 5 Mayıs 1996'da alınan galibiyet ve ardından gelen her Trabzon - Fenerbahçe maçına yüklenen intikam anlamları..

bunların eşliğinde Fenerbahçe ligin 2. haftasında Trabzon deplasmanına çıkarken geride bıraktığı 4 resmi maçtaki skorların genel anlamda kötü olması nedeniyle çevre baskısını da sırtına yüklemişti. maç öncesi kadrolar geldiğinde Trabzonsporlular daha tahmin ettikleri ilk 11'i görürken Fenerbahçeliler Aykut hocanın Alex ve Stoch'u kenarda tutan, Semih ve Niang'ın çift forvet başladığı düzene şaşırdılar. burada Aykut hocanın yapmak istediğini anlıyorum veya anladığımı sanıyorum: Semih ve Niang Trabzon savunmasına önde basacak, orta saha göbeğinde de Emre ve Cristian rakibi ısıracak, takım Avni Aker deplasmanı için daha dirençli olacak ancak kağıt üstünde yıllardır oynayamadığımız çift forvet düzeninde olunacak.

bence bu tercih gayet kabul edilebilir ve Aykut hocanın aldığı karara saygı duyulmalı. Ancak sol önde Stoch yerine Özer tercihi tartışılabilir. yeteneklerini çok iyi bulduğum, topla haşır neşirliğini sevdiğim Özer'in yeri orası değil. bu tercihte de Aykut hocanın bir ihtimal çift forvet düzenine top iletme organizasyonunda Özer'i kullanmak istemesi fikri olmuş olabilir. yalnız soldan içeri katederek oynayan Özer Fenerbahçe sol kanadında zaten pek formda olmayan Andre Santos ile beraber Fenerbahçe'nin bu kanattan problem yaşamasına da neden oldu. yenilen 2.golün buradan şekillendiğini gördük.

Fenerbahçe için konuşulması gereken önemli bir detay da dün gece yenilen kolay goller. ilk golde Mehmet Topuz'un ters kafa vuruşu hemen 1 dk. ardından Yattara'nın arkaya kaçırılması ve Glowacki'nin ceza sahası içinde rahatça alt köşeye vurduğu kafa savunma açısından daha dikkatli olunması gereken türden gollerdi. Fenerbahçe'nin savunmasının da dün gece kalede Mert hariç - ki bence zaman içinde Fenerbahçe'nin Türk futboluna kazandıracağı bir başka kaleci olacak - geçen sezon ile aynı olduğunu söylemeli. Ancak geride kalan 5 resmi maçta da sakatlık veya cezalar nedeniyle sürekli değişen bir savunma kurgusunu da söylemek gerek. özetle Fenerbahçe'nin daha zor gol yer hale gelmesi gerektiğini düşünüyorum.

maçın geneline baktığımızda da Fenerbahçe'nin çok kötü oynamadığını, kolay gollere engel olamadığını ancak diğer yandan Trabzonsporun kazanacak seviyede bir oyunu sergilediğini söyleyebilirim. karşılıklı kaçan ve girilen bol pozisyonlar mevcut. maçın 2. yarısının başında Trabzonspor maçı koparabilirdi de Fenerbahçe maçı 3-3'e getirebilirdi de. herkesin maçı izlerken keyif aldığını sanıyorum, bana göre güzel maç oldu.

Aykut hocanın dün geceki tercihleri zaten hevesli kesim tarafından tartışılacaktır. tartışılabilir zaten sahada kazanan skorları almadıkça bu olur, gayet doğal. sonuçta oynanan 5 resmi maçta alınan 1 Antalyaspor galibiyeti mevcut ancak Aykut hoca kararsız kalmak yerine bazı kararlar alıyor ve onları uyguluyor. sahada kazandıkça kendine daha geniş bir alan yaratabilir, yerli yersiz eleştiri oklarına kalkanı geniş tutabilir ama öyle bir eşikteyiz ki perşembe gecesi PAOK rövanşı var ve ilk maçtaki alınan 1-0 çok ters bir skor. Fenerbahçe ve Aykut hoca için turu geçmek çok önemli bir hale geldi. Trabzonspor maçının telafisi için alternatif bol ancak Avrupa'ya tümden bu kadar erken veda kötü olur ki hakkaten zor bir rövanş olacak.

yazıyı dün gece Avni Aker'de ilk 11 başlayan ve gollerde hiç hatası olmadığını, gelecek potansiyeli gördüğüm Mert'e selam ederek bitiriyorum. penaltıyı kurtararak ışığı yaktın Mert, gelecek için sana güveniyoruz.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Tatil


Blog yazarları arasında bir adettir; yıllık izne, tatile veya seyahate çıkan blog yazmaya bir süre ara vereceğini belirtir. tabii ben cumartesi günü yola çıkmadan bunu yapamadım ve ardından geldiğim yerde kırık dökük bir bağlantı ile yazmaya çalışmaktayım. aslında biraz yaşlı bir laptop ve kaldığım yerin internet bağlantısı nedeniyle biraz kasarak ta olsa yazmak mümkün ama ben yokum diyeyim, siz öyle bilin..

bu arada ne oldu?

en son yazıda yönetime girişmiş, geciken forvet transferine ne diyeceğimi bilememiştim. daha çantamı odaya yerleştirip akşam yemeğine oturmuştum ki günlerdir adını andığımız Niang transferi sonuçlandırıldı! Niang için buradan detaylı analiz yazmak pek sağlıklı değil ama Pierre v. Hooijdonk'tan beri bir türlü dikişi tutmayan forvet için Niang'ın en azından biraz çare olmasını umuyorum. aslında Pvh'den beri dikiş tutmadı dedim ancak Nobre'den sonra demek gerek belki - buradan başka bir yazı konusu çıktı aslında bir anda: Alex'in muazzam performansı boyunca Nobre hariç dikiş tutmayan tek forvet pozisyonu -

dün akşam da lig tv olan bir yer bulup Antalyaspor maçını izledim. maç detayına buradan girmeden bir önceki yazıda ifade ettiğim kötü de oynasak kazanmalıyız şartını bu kez gayet iyi bir oyun ilavesiyle gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim. pas organizasyonunun çok başarılı olduğu, güzel gollerin atıldığı, yarım saatte Antalyaspor'un fişinin çekildiği bir maç oldu. Young Boys ardından oluşan baskının biraz kırılması adına iyi performans. ancak sahada Fenerbahçe için bu kadar olumlu şey varken ve de 2 gol - 1 asist ile oldukça parlamışken Semih'in Alex'in çıkması ardından kaptanlık pazubandını takmamak için diretmesi ve Emre'ye zorla vermek istemesi üzücü görüntülerdi. yine birileri için malzeme boldu ve sanki o malzemeyi vermezsek olmazdı!

neyse, maçı izlerken bir ara Semih ile Niang'ın beraber oynama ihtimalini düşündüm ancak Alex varken bu tercih sanırım pek çok rakibe karşı yapılabilecek birşey değil.

Perşembe akşamı PAOK ardından ligde Trabzon deplasmanları bir önceki Zor Seri başlıklı yazının önemli maçlarındandı. şimdi buralardan alınacak iyi skorlar güven açısından önemli ağırlığa sahip. bu arada aklıma gelmişken PAOK deplasmanında savunmada Bilica ve Bekir'in sarı kart, orta sahada Stoch'un kırmızı kart cezalısı olduğunu söylemek gerek. ayrıca kalede Volkan'ın sakatlığı PAOK maçında oynamasına engel olabilir. kale ve savunmada aynı anda bu kadar eksik pek iyi değil. dikkat etmek gerek..

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Zor Seri


Ligde yeni sezon başlamak üzere ve Fenerbahçe sezona gayet sert bir seri ile giriyor. geride kalan sürede Şampiyonlar Ligi 3. ön elemede Young Boys'a kaybedilen tur, bundan daha uzun süremeyeceğine iddiaya girilebilecek forvet transferi süreci ve üzülerek izlemek zorunda kaldığım Aykut Kocaman - Alex polemikleri..Fenerbahçe için yeterince genişletilebilecek, deşilebilecek, diğer taraftan kiminin pek fazla yararlanabileceği sorunlar..

ligin son haftasında bir kez daha kaybedilen şampiyonluktan sonra Kadıköy'deki ilk resmi maça yine geçmişe sünger çekip başka umutlar yükleyen taraftar için bir başka travmaydı Young Boys'a elenmek. Şampiyonlar Ligi hedefinin bu kadar erken bitmesi ile baskıyı üzerinde hisseden Fenerbahçe için lige başlangıcın pek bir sert olduğunu söylemek gerek.

geçen sezonun son maçındaki olaylardan dolayı alınan 2 maç seyircisiz ceza nedeniyle ilk hafta Antalyaspor, 3. haftada ise Manisaspor ile oynayacak Fenerbahçe 2. hafta Trabzon ve 4. haftada Kayseri deplasmanlarına çıkacak. bu 2 deplasman da ligin en çetin deplasmanlarından. bu 4 haftalık periyodun sonunda ise Kadıköy'e dönüyoruz ve taraftarın müdahil olacağı ilk lig maçı bu sezon transfere fazla yüklenen ve olağan popüler olan Beşiktaş ile. bence ve birçok kişi için yeterince sert bir başlangıç. ve bu arada Young Boys'a kaybettikten sonra geçilen Avrupa Ligi play-off turunda eşleşilen PAOK ile oynanacak maçlar. Young Boys'a elenerek baskıyı üzerine çeken Fenerbahçe için bundan daha kötü bir sınama serisi fikstür olamaz gibi.

bu alenen zor görünen seri boyunca öncelik oynanan futbola bakmaksızın alınacak galibiyetler. kötü futbol vs. futbolun ekabirleri tarafından zaten ister istemez sabahlara kadar konuşulabilir ama sahadan kazanarak çıkmak Fenerbahçe için baskıyı kırmak için çok önemli. eksikler-sakatlar, takıma yeni katılanların performansı ne olursa olsun o sahadan kazanarak çıkmak gerek.

ama bir yandan sahada bunlar olmalı derken yönetimin bu ekstra rahat tavırlarının artık can sıkmaktan öte birşey olduğunu, taraftarın sabrının muazzam bir şekilde sınandığını izliyoruz, görüyoruz ve maalesef bizzat yaşıyoruz. UEFA'ya play-off turu için bildirilen takım kadrosu listesine dahi yetişmeyen bir forvet transferi var. ama umut tükenmez! PAOK maçından önceki gün saat 00.00'a kadar yerel federasyonun da izin vermesiyle 1 futbolcu ismini bildirme hakkımız var. haklarımızı sonuna kadar kullanalım! aman tabi bu arada transferde bu kadar yavaşken eski yöneticinin polemiklerine en hızlısından cevap verelim, hiç geç kalmayalım. gerçekten sıkıldık biz. artık yeter!

bütün bu manasız ve sinir bozucu yönetim aksiyonlarına ve tabi üzerimizdeki negatif ortama rağmen kazanmayı, galip çıkmayı bekliyorum.

kısa dönem için gayet zor seri,
hakkından gelmek gerek..

6 Ağustos 2010 Cuma

PAOK


rotamızı mecburen çevirdiğimiz UEFA Avrupa Ligi'nde gruplar öncesi play-off turu kuraları bugün öğlen çekildi ve rakip Yunanistan'dan PAOK oldu. kura öncesi ayrıştırılan gruplara göre Fenerbahçe'nin seri başı olarak karşısına aldığı 6 rakip vardı ve bu muhtemel rakipler arasından bence bu tur için en sert olanını çektik. PAOK ta tıpkı Fenerbahçe gibi Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme turunda elendi ve yoluna Avrupa Ligi'nde devam ediyor. Biz Young Boys'a kaybederken onlar Ajax'a deplasman golü ile kılpayı elendiler (1-1 / 3-3).

kuranın bu seviyedeki tur için sert olduğunu destekleyen pek çok etken var: bir kere sıfırdan duyulmamış Yunan amatör takımı çıksa bile Yunan - Türk eşleşmesinden dolayı milliyetçi duygularla yaratılan gergin bir ortam olur ki burada PAOK'un Yunan ligindeki konumu ve taraftarının tellere tırmanan cinsten bir çizgide olması bu detaydaki problemi büyütüyor (2002-2003 sezonunda UEFA kupası ilk turunda eşleşilen Panathinaikos maçında Kadıköy'de açılan since 1453 de akıllardadır doğal olarak).

geçen sene normal sezonu Yunanistan liginin klasikleri olan Panathinaikos ve Olympiakos'un ardından 3. sırada bitirdiler ve Yunanistan'da sezon sonu oynanan play-offlar'da sıralarını 2. yaptılar (burada Olympiakos'u içeride - dışarıda yendiklerini söyleyelim). Yunan liginin ağırlığı tartışılabilir ancak PAOK bu ligde belli bir istikrara sahip olmuş bir takım. taraftarı tellere tırmanır dedik yani oldukça ateşli türden. maçlarını 27,800 kişi kapasiteli Toumba Stadında oynuyorlar ve renkleri siyah-beyaz.

eşleşmenin ilk maçı Selanik'te oynanacak ve bizim için oldukça zor bir ortam yaratacaklarını söylemek sıradan bir cümle olacaktır. açıkçası bu tip bir eşleşmenin futbol maçından başka oyuna etki eden dinamikleri olacağı belli. sezona sıkıntılı başlayan Fenerbahçe için geçmesi hiç kolay olmayan bir engel. ancak Fenerbahçe'nin de bir potansiyeli var ve o potansiyel henüz ortaya çıkmadı bence. yukarıda yazılan tüm zorluklara rağmen tur ortada.

ve o turu kapmak için mücadele edeceğiz..

5 Ağustos 2010 Perşembe

Üzerine Bir Bardak Soğuk Fener Su İçelim!


Tesadüf bu ya, dün Young Boys rövanşı öncesi Fenerbahçe Spor Kulübü resmi sitesinden yeni kulüp ürünü "Fenerbahçe Su" tanıtımını yaptı. Aziz Yıldırım döneminde oldukça ve oldukça genişleyen ürün yelpazesinin son halkası Fenerbahçe Su!

bu yeni "ürün"tanıtımının hemen ardından ise Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi 3. ön elemesinde 2-2'lik ilk maçın rövanşına çıktı Kadıköy'de. taraftarın bir diğer son hafta travması ardından takımı aynı yerde tekrar görmek için tribünlere geldiği, maç öncesi ilk maçtaki kötü oyuna rağmen akıllara getirilmeyen elenme riski ve bir şekilde turu geçeriz hisleri..hepsini geçtim, herşeye rağmen değişmeyen gerçek: hasretinle yandı gönlüm!

fakat sahadaki sonuç bir kez daha hayalkırıklığı ve etkisi doğal olarak üzüntü. belki bunlardan ayrı olarak vurgu yapmak gereği olan tepkilerin sinirlenme boyutunda ve direkt olarak yönetim bazlı olması. taraftarın Young Boys'a elenmenin üzerine soğuk bir Fener Su içmesini beklemek başkalarının yapacağı bir iş olmalı, Fenerbahçe yönetiminin değil. bazı şeyleri aradan kısa bir süre geçtikten sonra tekrar yaşamak zorundayız sanki: son hafta şampiyonluk kaybetmek - yaz sezonunda maksimum vakit kaybedilen aynı adamlara kitlenmek - transferi sezon başladıktan sonraya kadar netleştirememek - Şampiyonlar Ligi hedefini bu süreçteki hatalar ile kaybetmek.

Futbola bu kadar ilgi duyan, onunla ilgili gerçekleri bilen biri olarak, futbolun bir parçası olan transferin basite indirgenmemesi gerektiğini, belli ciddi araştırmalar ardından pazarlıklar ve bir disiplin içerisinde halledilmesi gerektiğini biliyorum ama Fenerbahçe yönetiminin bunları yapmak için oldukça zamanı vardı. artık transfer aceleye gelmez sözünün burada dengesiz bir hal aldığı çok acı bir gerçek.

Yönetimi bu seviyede eleştirirken 2 Young Boys maçında sahaya çıkan Fenerbahçeli futbolcuların da an itibariyle iyi olmadıkları ve bu mevcut durumdan çıkmak için zamanı iyi kullanmaları gerektiğini belirtmek gerek. konu başarısızlık ve Fenerbahçe olunca buradan ekmek yiyen çok olur tıpkı başarısızlık yerine başarı olduğundaki gibi. şimdi en nihayetinde Fenerbahçe için bu seviyede elenmek kötü bir sonuç fakat diğer yandan Young Boys'un 2 maç sonunda turu geçmeyi çok net hak ettiği de gerçek. Fenerbahçe'nin bu sıkıntılı başlayan sezonda hazır kıta bekleyen felaket senaryolarını hızlıca bertaraf edecek oyun olmasa bile saha skorlarına ihtiyacı var. Aykut hocanın maç sonu basın toplantısında kullandığı ifadelerin yine doğru ve önemli olduğunu düşünüyorum. Fenerbahçe'nin birikmiş sorunları olduğunu, görevde olduğu sürede de bunlarla yüzleşmek ve çözmek zorunda olduğunu söylemesi önemli.

Ancak transferin bu kadar uzun bir sürede sonlandırılamaması, aynı adamlara kilitlenip vakit kaybedilmesi, nasıl olsa Young Boys'u geçeriz daha zaman var hallederiz mantığında olunması ardından Fenerbahçe yönetimi piyasaya sürdüğü suyu bence kendi içmelidir.