30 Ekim 2010 Cumartesi

Bursaspor 1 - Fenerbahçe 1


Fenerbahçe için sezonun en iyi oyunlarından, çok iyi mücadele, yakalanan ve verilen pozisyonlar..Maçın skoru 1-1 olunca doğal algı kaybedilen 2 puan şeklinde gözükse de sahadaki oyundan çıkarılması gereken anlamlar daha pozitif olmalı bence.

Maç önü yazısındaki kadro alternatiflerinden daha efektif olacağını düşündüğüm Cristian'ın ortaya dahil olduğu, Mehmet Topuz'un sağ kanatta başladığı ilk 11 tercihi maça giriş ve devam açısından olumlu teshir etti. Buna karşılık Bursaspor orta sahası da 5 kişilik bir ekiple yine kalabalıktı ancak geçen haftaki kalabalık Galatasaray orta sahasına göre daha hücumcuydu.

Maçın ilk yarısında Fenerbahçe'nin oyuna hükmettiğini, Emre, Mehmet Topuz ve Alex'in iyi performansları ile oyunda üstün gözüktüğünü söyleyebilirim. Fenerbahçe erken sayılabilecek dk.da güzel bir organizasyon golüyle de oyununun karşılığını da skora yansıttı. İlk yarıda Bursaspor'un Sercan ile önemli bir tehlikesi dışında Fenerbahçe'nin Bursa kalesine gittiği, topa daha fazla sahip olduğu bir oyun gerçekleşti.

İkinci yarıda iki takım da önemli pozisyonlar üretti, Bursaspor Sercan ile karşı karşıya tadında pozisyonlarda Volkan'ı geçemezken, Fenerbahçe Semih, Mehmet Topuz ve Emre'nin girişimlerinde topu çizgiden içeri sokamadı. Maçın kesinlikle güzel mücadeleye sahne olduğundan ve takip edenlere keyif verdiğinden bahsedebiliriz. Bursaspor da Fenerbahçe de kendi pencerelerinden maçı kazanamadıkları için üzgün olabilir ama diğer taraftan kaybetmenin daha kötü olduğunu düşünmek gerek özellikle gayet iyi oynasa da, mağlubiyeti haketmese de Fenerbahçe böyle düşünmeli.

Fikstürün kağıt üstündeki en zor kısmı geride kaldı ve şampiyonluk yarışında yukarıda olanların aralarında oynayacakları oldukça maç varken Fenerbahçe'nin o kağıt üstündeki avantajı gerçeğe dönüştürmesi gerek. Sezonun ilk yarısı bitene dek oynanacak 7 haftada yapılacak minimum kayıp Fenerbahçe adına çok önemli.

28 Ekim 2010 Perşembe

Bursaspor Deplasmanı


Fenerbahçe yarın akşam Bursapor deplasmanında kritik bir maça çıkacak. Geçen sezonun son haftasında şampiyonluğu kaybeden ile kazananın mücadelesinde Bursaspor'un o kazandığı şampiyonluğun rüzgarı ile yeni sezona başladığını söyleyebiliriz. Sezonun geride kalan 9 haftasında 1'i hükmen olmak üzere 7 galibiyet ve 2 beraberlik alarak şu ana kadarki periyotta önde kaçışlarını sürdürüyorlar.

Maç öncesi Fenerbahçe'nin geçen haftasonu oynadığı Galatasaray derbisinden sakatlıklar ve kart cezası nedeniyle hasarlı çıktığını, Niang - Dia ve Lugano'nun bu nedenlerle Bursaspor karşısında oynayamacaklarını biliyoruz. Halihazırda sakat olan Selçuk ve Özer ile de kadrodaki eksik oyuncu durumu ortada.

Bursaspor karşısında sahaya çıkacak ilk 11 konusunda Lugano / Bilica ve Niang / Semih değişiklikleri çok olası olduğu için orta saha kurgusu açısından 2 değişik alternatif var;

Bunlardan biri son haftaların sürekli ilk 11 başlayanı Dia'nın yokluğunda sağ kanatta Kazım'ın başlaması, Mehmet Topuz & Emre orta saha göbeği ve Stoch sol kanat şekli

Diğeri de son haftalarda gerek formu gerek kontenjanda sıkıştırması nedeniyle oynamayan Cristian'ın Emre ile orta saha merkezi paylaşması, Mehmet Topuz'un sağ kanada geçmesi, Stoch sol kanatta başlama şekli

Bu alternatiflerden orta sahada daha dirençli olmak ve geçen haftasonu Galatasaray'a karşı yaşanan problemleri azaltmak adına 2. kadro alternatifinin daha işlevsel olacağını düşünüyorum. Buna karşılık Bursaspor'un da orta sahasını nasıl kuracağı burada önemli olacaktır nitekim savunma konusunda oldukça titiz gözüküyorlar ve sezon başından beri yedikleri gol sayısı oldukça az (4) ancak diğer tarafta 9 maçta 24 gol atan bir Fenerbahçe var. Oldukça az gol yiyen ile çok gol atanın karşılaşmasında terazinin denge ağırlığını bozacak etken orta saha olabilir.

Maç öncesi Bursaspor lehine olan 6 puanlık fark düşünüldüğünde herkes kendi penceresinden maça farklı anlamlar yükleyecektir lakin Fenerbahçe geride kalan 9 haftalık zor fikstürünün ardından Bursaspor deplasmanından kazanarak çıkarsa her zaman kağıt üstünde vurgusu yaptığım fikstür avantajını lig yarışında lehine çevirecek şansa sahip olacaktır. Dikkatli bakıldığında yarışta yukarı zorlayan takımların birbirleriyle yapacakları maç sayısı hiç te az değil.

ama bütün bunlar kağıt üstünde ve sahaya çıkıp mücadele etmek gerek.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Fenerbahçe - Galatasaray Derbi Notları


Fenerbahçe'nin 10 sezona taşıdığı üst üste kazanma serisi dün akşam son buldu. Manşetlerin fazlasıyla bu ifade üzerinden olduğunu görüyoruz, gayet normal. Ancak ezeli rekabet çerçevesinde Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı kendi sahasında 10 sezon üstüste yenmesi de normal olmamalı, sıradan bakılmamalı veya karşı yakadan bakıldığında da Galatasaray'ın 10 sezon içinde berabere bile kalamadan her maçı kaybetmesi de normal karşılanmamalı. Böyle bir serinin de günün birinde biteceğini herkesin bildiğini tahmin ederek, Fenerbahçe'nin tarihteki yerini alan bu serisine de hak vermek gerektiğini düşünmekteyim.

Maça doğru yönelirsek Galatasaray'ın maç öncesi içinde bulunduğu durumu biraz daha deşerek (Rijkaard'ın gönderilmesi ve maça 2 gün kala Hagi'nin göreve getirilmesi) yıllar içinde gelişen derby öncesi durumları tersine çevirmek istediğini yazmıştım. Stratejik bir hamle. Karşılaşma öncesi acı çekenin maçta önceki maç /maçlara göre iyi performansı. Psikolojik faktör diyebileceğimiz bu önemli etkenin maça oranı tartışılsa bile etki ettiğini gördük. Bir kez daha maç öncesi maksimum sorunlu olanın sahada önceki maçlara göre olan pozitif oyunu görülürken, daha iyi durumda olanın önceki iyi işlerine yakınlaşamadığı bir durum oldu.

Dün akşamki maça çok yakın tarihli bir örnek olarak ve teknik direktör değişikliği hariç favorinin açık ara Fenerbahçe olduğu, Galatasaray'ın sorunlar yaşadığı 2007-2008 Türkiye Kupası çeyrek final ilk maçı verilebilir. Maç öncesi yaratılan ortamda (burada herkesin belli oranda payı var)yine Fenerbahçe farklı kazanacak, Galatasaray perişan olacaktı ancak maç aynı skorla 0-0 bitmişti.

Bu işin psikolojik faktörler kısmı bir tarafa sahadaki teknik - taktik tercihlerin de maça etkisinden bahsedebiliriz. Galatasaray'da farklı bir görevde de olsa daha uzun süredir işin içinde olan Tugay'ın Hagi'yi yönlendirdiğini ve Galatasaray'ın sahaya çıkardığı kadro kurgusunda rol oynadığını düşünüyorum. Galatasaray'ın orta sahada - Fenerbahçe'nin Emre & Mehmet Topuz merkezli kurgusunu düşünerek - kalabalık bir dizilişle maça başlaması sezon başından beri burada olup Fenerbahçe'yi izleyebilen Tugay'ın fikri olabilir ve de kendileri açısından maçtaki artıları bu orta saha üstünlükleri oldu demek yanlış olmaz. Buna karşılık orta sahada tam anlamıyla 2 kanat oyuncusuna sahip Fenerbahçe'de Dia ve Stoch'un rakip tarafından kilitlenmesi ve orta saha yardımını yapamamaları Fenerbahçe'nin oyununu bozan en önemli nedenlerden. Kalabalık Galatasaray orta sahası içinde Alex'e de hareket şansı tanınmayınca Fenerbahçe geçtiğimiz haftalarda bahsettiğimiz hücum potansiyelini neredeyse hiç gösteremedi. Maçta akılda kalan pozisyonlara da Galatasaray girdi ve gole yaklaştı. Özellikle ilk yarım saat içinde buldukları 3 önemli fırsatta çizgide Gökhan Gönül ve şutları karşılayan Volkan geri düşmeyi önlediler. Fenerbahçe'nin ise ikinci yarının başında Stoch'un kanadından geldiği ama kaleyi bulmayan tehlike yaratma çabaları oldu.

Fenerbahçe savunmasında Yobo'nun gerçekten çok iyi oynadığının altını çizmek gerek. Ben özetini dahi izlemediğim ve tek görme şansım olan kale arkasından görebildiğimle bunu çok iddialı söyleyebilirim. Yobo, Pino'nun veya Galatasaray'ın daha fazla hasar vermesini dün geceki performansıyla bariz önledi demekte sakınca görmüyorum.

Aykut Kocaman'ın sahaya sürdüğü ilk 11 mevcut şartlar düşünüldüğünde benim açımdan beklenen kadroydu. Bu kadro tercihine çok fazla hücumcu diyenler olacaktır, doğru net kanat oyuncuları olan Dia ve Stoch'un hücumları savunmalarına göre fazla ağır basıyor. Geçmiş blog yazılarından bir veya ikisinde de aynı anda Dia-Stoch-Alex-Niang ile oynamak kolay değil tadında birşeyler yazmaya çalışmıştım. Bu çıkan kadroya tek alternatif haftalardır oynamayan Cristian'ın Emre'nin yanında başlaması ve Dia ya da Stoch'tan birini kesip sağ kanada Mehmet Topuz'un konması olabilirdi. Bunun da yine istenildiği gibi gitmeyen maçta Aykut Kocaman'a nasıl döneceğini tahmin ediyorum.

Sonuç olarak Fenerbahçe'nin 10 sezon üstüste maç kazanma serisi bu maç ile bitti. Galatasaray'ın kazanamama serisi 11 sezon olarak devam ediyor. Başka bir maç önü ortamı olsaydı maçın Fenerbahçe adına daha pozitif geçeceğini iddia edebilirdim nitekim saha içine dair üretilen fikirler ve sahada gösterilen performanslar ne kadar önemli olsa da herşey sahada bitmiyor.

Sonuçta lig yarışı devam ediyor ve Cuma akşamı Bursa deplasmanında yine önemli ve zor bir maç sırada..

23 Ekim 2010 Cumartesi

Fenerbahçe - Galatasaray Derbisi Öncesi


Derbi maç öncesi saha dışına dair haberlerin bu kadar gündemi oluşturduğu bir ortam yakın dönemde yaşanmamıştı. Derbiler öncesi takımların performansa dayalı sıkıntıları olabilir; daha önce de bunun örneklerini biliriz ve takımlardan birinin diğerine göre favori olduğu maçları veya dengede olan maçları çok gördük, yaşadık. Ancak durum biraz daha farklı ve belki Galatasaray yönetiminin haftanın genelinde gördüğümüz aksiyonları bilinçli olarak yaptığını söyleyebiliriz.

Geçen sezonun başında göreve getirdikleri Frank Rijkaard ile yollarını derbi öncesi hafta içi ayırırken hafta boyunca Fatih Terim'e dönen bakışlar kendisinin teklifi kabul etmemesi ve nihayetinde maça 2 gün kala teknik direktörlük görevine Gheorge Hagi getirilmesi ile son buldu.

Derby öncesi oldukça hareketli günler geçiren Galatasaray'ın Kadıköy'e gelirken yaşadığı ruh hali bir kenara içinde bulundukları durumu da biraz da bilerek, seçerek kendileri yaratmış fikrindeyim. Fenerbahçe - Galatasaray ezeli rekabetinin yıllar boyunca maç önü sıkıntı çekeni bariz ağırlıkla Fenerbahçe olmuştur ve bundan emin olamayız fakat Galatasaray yönetiminin tercihleri bu durumu terse çevirerek bir denemede bulunma ihtimali benim gözümde.

Maça bakacak olursak 10 sezon üstüste kaybeden Galatasaray'ın maça 2 gün kala göreve getirilen teknik direktör ile 11. mağlubiyeti alması, takımların son dönem performansları da göz önüne alınarak çok enteresan birşey olmaz. Galatasaray cephesi bu bakımdan rahat olacaktır. Fenerbahçe ise son dönem yakaladığı hatırı sayılır ivme ile ve rakibin son dönem kötü durumu ile fazla favori olarak gösterilmesinin sıkıntısını minimuma indirmek için maça çok iyi konsantre olmalı. Maç öncesi Fenerbahçe cephesinden yapılan açıklamalar bu fazla favori olma durumuna dair negatif havayı dağıtmak için önemli ve yerindeydi.

Galatasaray'ın sahaya nasıl bir taktikle çıkacağı veya eldeki kadroyu nasıl kullanacağı Hagi'nin yardımcısı olarak göreve getirilen Tugay'a ne kadar kulak vereceğine bağlı. Açıkçası son dönem oynadıkları sistemde ani bir değişikliğe gitmelerini pek beklemiyorum. Yukarıda yazdığım gibi Kadıköy'de sürekli maç kaybedilen sezonun 10'dan 11'e geçmiş olması arasında bir fark yok. Galatasaray cephesi zaten kötüyüz, teknik direktör yeni göreve geldi gibi durumlarla rahat olup; kazanırsak şu ortamda büyük iş yaptık gibi bir durumda olacaklar.

Fenerbahçe'nin maça dair yapması gereken dışarıda konuşulanlara kulakları tıkaması, biliyorum zor ama 10 sezondur kazanma serisini düşünmemesi ve mevcut yakaladığı güvenle oynaması gerek. Son oynanan Konyaspor maçında sakatlığı sebebiyle oynayamayan Alex'in iyileşip idmanlarda yer aldığını biliyoruz. Aykut Kocaman'ın Alex'i tekrar kullanması halinde bile son maçta olduğu gibi sol bekte Caner'in oynaması ile kontenjanda problem olmaz. Mehmet Topuz ve Emre'den oluşan orta saha merkezine kanatlarda oynayan Dia ve Stoch'un da desteğiyle potansiyel hücum gücünün yanına mücadelesini ekleyerek kendine avantaj sağlayabilir.

İster Galatasaray yönetiminin tercih etmiş olduğunu düşündüğüm kaos stratejisi, ister 10 sezonluk galibiyet serisi ve takımların buna bağlı ruh halleri olsun ama güzel mücadele, güzel derbi olsun.

Bu derbi mücadelesi maç önü ve sonuyla kitleri çok konuşturan bir ezeli rekabet ancak ligde bu maçtan sonra oynanacak 25 hafta daha olduğu unutulmasın.

başarılar Fenerbahçe

19 Ekim 2010 Salı

Güzel Haftasonu 2


Fenerbahçe Konya deplasmanında kazanarak önüne gelen fırsatı geri çevirmedi ve 8. haftayı güzel kapattı.

Ligde yarışılan rakiplerin aynı anda bu kadar puan kaybettiği hafta kazanmak kısa zamanda avantaj sağladığı gibi pek rastlanır bir durum da değildir. Ancak bu durum üstüste 2 hafta aynı şekilde tekrar etti. Aynı takımlar aynı sayıda puanı kaybederken Fenerbahçe'nin de içinde olduğu üst tarafı zorlayan takımlardan Trabzon ve Kayseri yine kazandılar ve avantaj sağladılar.

Sezona giriş açısından düşünüldüğünde Beşiktaş maçı sonrası seri galibiyetlere ihtiyaç vardı ve Fenerbahçe'nin önünde bulunan fikstüre bakıp 3 maçlık galibiyet serisinin olabileceğini düşünmüştük. bu dönem istenen ve tahmin edildiği gibi gayet başarılı geçerken yukarıda bahsedilen rakiplerin peşpeşe kayıpları ile de pozitif bir hava oluştu.

Dün akşam oynanan Konya maçında Fenerbahçe'nin yine hücum potansiyelini sahada açıkça gösterdiğini söyleyebilirim. Aykut Kocaman takımının hızlı oynamasına çok önem veriyor ve ifadelerinde hız & sürat kelimelerini görmek mümkün. Bu doğrultuda da sahada "uyumayan" ve eskiye göre hızlanan bir Fenerbahçe'yi gördüğümüzü söyleyebilirim. Haftalar ilerledikçe hücumdaki o hareketli ve hızlı oyunun ödülünü fazlasıyla gol atarak alan Fenerbahçe dün Konya maçında bulduğu 4 gol ile ligdeki toplam gol sayısını 24'e, maç başına gol ortalamasını da tam olarak 3'e çıkartmış durumda. güzel istatistik olduğu çok açık ancak savunma tarafında fazla gol yenildiğine veya fazla pozisyon verildiğine dair kontra eleştiriler gelebilir. Doğru, yenilen gol sayısı da 11 ve dün de Konya'ya karşı verilmiş bariz fırsatlar var. Fakat bunun aslında birbirine bağlı olduğu düşünülmeli, hem muazzam hücum edeceksin hem savunmada hiç açık vermeyeceksin. Kolay değil, düşünmek gerek.

Fenerbahçe Konya deplasmanından 3 puanla dönerken, Özer'i kaybetti. Alex'in yokluğunda onun pozisyonunda maça başlayan Özer rakibin sert müdahalesi ile daha önceden sakatlık yaşadığı sol ayağından sakatlandı ve oyundan çıkmak zorunda kaldı. ilk gelen haberler pek net değil gibi, önce kırık ardından tarak kemiğinde çatlak dendi. Fakat sakatlığının önceden problem yaşadığı yerden olması üzücü, umarım kısa sürede geri dönebilir. Özer'e geçmiş olsun..

Şimdi önümüzdeki hafta Kadıköy'de Galatasaray derby'si var ve ezeli rakip an itibariyle oldukça sıkıntılı günler geçirmekte. Galatasaray'ın bu durumu, Fenerbahçe'nin son yakaladığı ivme ve maçın Kadıköy'de olması göz önünde bulundurularak kamuoyunda oluşacak ortamı tahmin edebiliyorum. Bu maça dair bir maç önü yazısı yazmak niyetindeyim ancak özetle tüm Fenerbahçelilere şimdilik sakin olalım çağrısında bulunmak isterim..

18 Ekim 2010 Pazartesi

11 Aykut


dün çubuklu forma aldım.

bence pahalı. kulübe katkı vs. den başka birşeyler de var zaten.

eskiden göğsünde reklam olurdu sadece, sonra kollara eklediler ve artık sırtında da reklam var!

ama çocukluktan beri çok sevmişim o formayı. dizaynı küçük ayrıntılarla her sezon biraz değiştirilse bile o çubuklu forma her Fenerbahçeli için tektir. en çok onu sever, ona sahip çıkarız.

dün yine içimden geldi ve gidip o çok sevdiğim sarı-lacivert çubuklu formayı aldım.

sırtına 11 numara yazılsın istedim,
adına da Aykut.

15 Ekim 2010 Cuma

Blog Tasarım Değişikliği


blog yazmak güzel şey, seviyorum. okumayı, takip etmeyi de aynı şekilde. düzenli yazmak ve her zaman üzerine düşülen konu (lar) hakkında iyi bir içerik sağlamak kolay değil ancak bireye sınırsız bir kendini ifade etme alanı sunduğu çok net. bunu yaparken de çok fazla teknik bilgiye sahip olma şartı yok. benim gibi web dizayn vs. bazı kelimelere bile uzak olan bir adam için blog sayfasını hazırlamak servis edilen hazır hizmetler sayesinde zor olmadı.

blogu kurarken basit bir şablon tercih etmiş, yazıları geniş alana yayan bir şekil seçmiştim. yukarıda bahsettiğim hazır hizmetlerden şablon tasarımcısı içinde gezinirken şu an gördüğünüz yeni şablon hoşuma gitti. belki çok şart değildi ama içimden geldi.

Kara Deryalarda Bir Fenersin blogu 24 Mayıs 2010'dan beri yayında, yaklaşık 4,5 ay olmuş. bir ara heves edip ancak kısa sürede bıraktığım blog yazma işinden sonra düzenli hale gelen blog yazmak için gayet kısa bir süre. ancak amatörce yaptığım bu işi sevdiğimi söylemeliyim.

kara deryaların aydınlanması için yazmaya devam..

9 Ekim 2010 Cumartesi

Sen Türksün Almanyalı!


Maçın üzerinden yine 24 saatten fazla bir süre geçtikten sonra yazmaya giriştim ama sorun değil sanırım nitekim maç öncesi kafamızın şişmesine sebep olan medya ve onun kamuoyunda yarattığı psikolojik baskı da neredeyse bitmiş denilebilir!

Ligin 7. haftası tamamlanır tamamlanmaz tüm dikkatlerin ve dolayısıyla anlamlı-anlamsız türlü haberlerin Almanya - Türkiye maçına çevrildiği bir ortama girmiş olduk. medyanın kendine hedef seçtiği esas aktör beklendiği üzere Mesut Özil oldu. yardımcı rol içinse Almanya'da yetişip Türkiye milli formasını giymeyi seçen oyuncuların en kariyerlisi Hamit Altıntop belirlenmiş gibiydi.

Önce Mesut'a gitti mikrofonlar, dediler ki Türkiye'ye gol atarsan ne yaparsın? muazzam soru gerçekten, yıllardır bunun cevabını öğrenmek istiyorduk hep birlikte. ve dün gece öğrendik.

Daha sonra Hamit Altıntop'a çevrildi kameralar, ona Mesut'u sordular..Hamit Mesut'un kararına saygı duyuyorum ama desteklemiyorum dedi. Hamit sözlerini bitirirken şöyle diyordu: "Ne olursa olsun literatürde kök denilen bir kelime vardır. Her zaman insan köklerine dönecektir."

medyanın istediği olmuştu.

bütün bu konuşulanlar benim canımı sıkmış, açıkçası baymıştı. bir an önce cuma akşamı 21.45 olsun da santrayı görelim, maç başlasın derdine düşmüştüm. ve maç başladı, Almanya istediği gibi oynadı, Türkiye ise seyretti. tertemiz bir skorla maçı hakederek kaybetti.

geriye ise türlü türlü ahkam kesenler kaldı..
onlara sınır yok ama dinleyen çok!

4 Ekim 2010 Pazartesi

Güzel Haftasonu


Gençlerbirliği maçının tekniğine-taktiğine girmekten yana değilim zaten maçın üzerinden 24 saatten fazla bir zaman geçmiş durumda ve de aşağı yukarı belli olan birşey: tribünden dahil olduğun maçın analizini detaylı yapmak pek kolay değil veya çok sağlıklı olmuyor..

genel hatlarıyla Fenerbahçe'nin farklı Kasımpaşa galibiyeti üzerine daha da dengeli bir oyunla ve net bir skorla maçın içinde çok fazla sıkılmadan kazandığı bir maç oldu Gençlerbirliği maçı. ilave olarak sezonun ilk seri galibiyeti oldu. önceki yazıda da vurgu yapmaya çalıştığım üzere olumsuz sezon başlangıcının ardından seri galibiyetlere başlamaya müsait bir 3 maçlık döneme girmişti Fenerbahçe. bunu şu ana kadar lehine çevirmiş durumda. skor bulmada halen sorun yok ve bu kez ligin ilk haftasındaki Antalyaspor maçı ardından kalede gole izin verilmeyen 2. bir maç oldu. savunmanın rakip hücumlara şans vermediği her maç umutlu olabiliriz. lakin Fenerbahçe muazzam bir gol ortalaması ile oynamaya devam ediyor. 7 maçta 20 gol gayet iyi. hakkı teslim edilsin.

Niang konusu hepimiz için mutluluk verici. tartışmasız son dönemdeki en iyi tek forvet performansı. şu ana kadarki istatistiği (ilk Antalyaspor maçında yeni geldiği için oynamamıştı) 6 maçta 7 gol ile taraf olan bizler bir kenara rakiplerin de eyvallah'ını alıyordur diye düşünüyorum..dün akşam her 3 golde de direkt etkisi var. zaten birini atması dışında 2.sinde gole direkt etki etmesi (bu 2. gol ucuz bir kendi kalesine gol değil, Niang'ın ısrarla o topun kaleye girmesi için rakibi sersemletmesi) ve 3. golde Gökhan Gönül'e attığı sıradan olmayan kontra pası. bu arada bu 3.golde Niang'ın pasını topun hızından kesmeyen ve önüne muazzam düzgün alıp zaman kaybetmeyen Gökhan Gönül'e tebrikler. benim fazlasıyla hoşuma gitti. tekrar izlenmesinde fayda var.

Selçuğun sakatlığı çok şanssız oldu. performansı konusunda ben dahil büyük kitleyi memnun edemez ancak Fenerbahçe'nin mevcut kadrosunda alternatifin en az olduğu defansif / merkez orta sahada oynayan Selçuğun sakatlığı sorun yaratabilir (yabancı kontenjanı, Cristian'ın performansı vs.) çözüm için Emre'nin yanına Mehmet Topuz mu yoksa tekrar Cristian'a dönüp yabancı kontenjanında sıkışmak mı? Aykut hocanın bu konudaki hamlesini göreceğiz. Selçuğa geçmiş olsun..

yazının başlığına dönerek yazıyı sonlandırırsak 7. hafta maç sonuçlarının Fenerbahçe penceresinden hep istenen şekilde gerçekleşmesi ve Fenerbahçe açısından güzel bir haftasonu olarak kayıtlara geçtiği şeklinde. sezonun girişinde alınan olumsuz sonuçların ardından güneşin yüzünü gösterdiği bir dönem yaşıyoruz. ancak yol daha çok uzun..

serinin Konya deplasmanında devam etmesi dileğiyle..