31 Ocak 2011 Pazartesi

Sezona Yeniden Başlıyoruz


Ligde sezonun ilk yarısının bittiği anda görünen resim Trabzonspor'un 42 puan ile ortalamanın üzerinde puan aldığı ve en yakın takipçileri olan Bursaspor'a 5, Fenerbahçe'ye ise 9 puan mesafe koyduğu bir görüntüyü ortaya koymuştu. Bu görüntünün uzun soluklu lig yarışı için pek te fena sayılmayan bir avantaj olduğu aşikar. Hatta bazıları için bu avantaj Trabzonspor'un şampiyonluğuna kadar gidebilen türden.

Sezonun 2. yarısına evinde puan kaybı ile başlayan lider Trabzonspor ile Antalya deplasmanında çok etkili oynamasa da kazanmasını bilen Fenerbahçe fikstürün kendilerini erken karşılaştırması ile final maçına değil ama Fenerbahçe açısından karar verici nitelikte bir maça çıktılar.

Kadıköy'de Trabzonspor'a kaybetmek onarılması güç bir yara almaya sebep olacaktı Fenerbahçe için. Maçın karar verici niteliği aslında ligde oynanacak 15 hafta daha olması ve bu şampiyonluk yarışına tutunmak için Fenerbahçe'nin kazanma zorunluluğu.

Geçen sezonun Türkiye Kupası finali ve hemen ardından ligin son haftasında Kadıköy'de alınan beraberlik ile şampiyonluğun kaybedilmesi perde arkasındaki ciddi motivasyon faktörleriydi. Buna ek olarak kazanmanın şampiyonluk yarışına ciddi ortak olmak, yarışı yeniden başlatmak ve rakibe ensendeyim mesajı vermek gibi anlamları vardı. Bütün bunlar takımın hatta taraftarın maça hazırlanmasında etkili oldular.

Ancak bütün bu faktörler bir tarafa, iş sahada bitiyor pek tabii. Dün akşam Fenerbahçeli futbolcular da sahada basmadık yer bırakmayarak adeta Trabzonspor'a oynama şansı vermediler. Maç boyunca daha çok kazanmak istediklerini göstermenin dışında lig yarışında takımın geleceği açısından karar verici bu maçta o karara kendilerinin ortak olduklarını net bir tavırla vurguladılar.

Kornerden Lugano'nun kafasıyla gelen golün hemen ardından maçın adeta özetini sergileyen Niang'ın attığı 2. gol baskı ile topun çalınması, ani atağa çıkışı, paslaşması ve bitirilişi ile çok güzel. Maçın kısa özeti tam olarak budur bence. Fenerbahçe'nin 2. golü maça dair birçok anlamı içermektedir.

Şimdi oynanacak olan 15 hafta için sezona ufak farklar ile de olsa yeniden başladığımızı söylemek yanlış olmaz. Devre arasındaki puan farklarının 2 haftalık kısa sürede Fenerbahçe lehine bu kadar kapanması olabilecek en iyi senaryolardan birisiydi. Artık yeniden başladığını düşündüğüm sezonda minimum puan kaybı ile Fenerbahçe'nin zirve için inadını göstermeye devam etmesi gerek.

Fikstürün zorlu bölümü halen devam etmekte..Manisa deplasmanında dün akşam ortaya konan mücadelenin sürmesi ve bu mücadeleyi görmek hepimiz için çok önemli.

Futbolda her zaman kazanamazsınız ama hep mücadele etmek zorundasınızdır.

Mücadeleye devam, Fener geliyor!

23 Ocak 2011 Pazar

Antalya'da Kritik Galibiyet


Fenerbahçe sezonun ilk yarısını lider Trabzonspor'un 9 puan gerisinde tamamlarken henüz Türkiye Kupası'nda Buca ve Yeni Malatya mağlubiyetleri gerçekleşmemişti. Alınan bu mağlubiyetler ile kupadan gruptan çıkamadan elenmenin baskısı ligin 2. yarısı öncesi fazlasıyla hakim haldeydi. Sezon başında Avrupa kupalarına ön elemelerde veda etmenin üstüne Türkiye kupasından bu şekilde elenmek ve geriye kalan tek hedef olan lig şampiyonluğu için liderin 9 puan gerisinde olmak hatta arada bulunan 2. sıradaki Bursaspor'un da 4 puan gerisinde olmak Fenerbahçe'nin psikolojisini göstermesi açısından yeterince tatsız veriler olarak karşımızda.

Bütün bu yaşanan sıkıntıların ışığında sezonun 2. yarısına sert fikstürle başlayacak Fenerbahçe için geçilmesi gereken ilk ayak Antalya deplasmanı. Aynı gün maçın başlamasına yaklaşık 1 saat kala sonuçlanan maçta Trabzonspor'un kendi sahasında Ankaragücü ile 1-1 berabere kalarak puan kaybetmesi zor geçeceği tahmin edilebilen Antalya deplasmanı öncesi ufak bir heyecan yarattı. Antalya deplasmanı ardından gelecek maçın Kadıköy'de Trabzonspor ile olması aleyhte olan puan farkını kısa sürede eritmek için bir fırsat, kullanılması durumunda şampiyonluk yarışında yorumların renginin değişmesi için bir etken. Fakat bunların olabilmesi için öncelikle Antalya'yı yenebilmek gerekiyordu.

Maça başlayan ilk 11'leri gördüğümüzde Aykut Kocaman'ın sezonun ilk yarısında denemediği bir hamleyi sahada uygulama niyetinde olduğunu gördük. Semih ve Niang aynı anda başlıyorlar fakat Niang oyun düzeninde sol kanatta görev alıyordu. Niang'ın Marsilya'dan pek yabancı olmadığı kanat forvet oynama hamlesinin kötü bir fikir olmadığını söyleyebilirim. Önümüzdeki haftalarda bu tercihin sürdürülüp sürdürülmeyeceğinden emin değilim ancak Stoch / Dia ikilisinin bir türlü istikrar yakalayamadığı düşünülünce elde bir alternatif. Fakat rakiplerin hücümcu sağ kanatları karşısında yine de düşünülmesi gereken bir durum olmalı. Dün akşam ligde uzun aradan sonra sol bekte Andre Santos'un ilk 11 başlaması Caner'den alınamayan verim ve Aykut hoca ile arasındaki seviyor/sevmiyor gerginliğinin sol bulma ihtimali açısından pozitif değerlendirilebilir.

Maçın genelinin iki taraf için de dengede gittiğini söyleyebiliriz. Kalecilerin fazlasıyla öne çıktığı pozisyonların olmadığı, tehlikelerin genelde kale yakınından geçtiği bir maç oldu. Maçı Fenerbahçe'nin 1-0 kazanmasına neden olan golün Gökhan Gönül'ün fazlasıyla şık aşırtması ile gelmesi gecenin en güzel anıydı. Orta saha çizgisinde kendi alanından sürüklemeye başladığı top ile Antalya ceza sahasının dışına kadar gelip; rakibin de bir türlü uzaklaştıramaması sonucunda kariyerinin en güzel gollerinden birini attığını söyleyebiliriz. Belki de en güzelini..

Fenerbahçe'nin sezonun ilk yarısında yaşadığı en büyük sıkıntısı fazla sayıda ve kolay goller yemesiydi. Takım dün akşam Antalya'da buna belirli anlarda tehlikeler yaşansa da izin vermeyerek, Gökhan Gönül'ün o güzel golüne de sahip çıkarak kazanmasını bildi ve Trabzonspor'un evinde puan kaybettiği hafta Antalya'da çok kritik bir galibiyet aldı.

Oyunun genelinden ve maçın sonlarına doğru farkın 2'ye çıkmaması nedeniyle skoru korumanın verdiği gerginlikten rahatsız olanlar vardır muhtemelen ancak yazının başındaki kötü psikolojinin de önemli etken olduğu unutulmasın ve Fenerbahçe'nin 3-5 atmaktan ziyade "kazanmaya" ihtiyacının olduğu dikkate alınsın demek isterim.

Önümüzdeki hafta Kadıköy'de oynanacak Trabzonspor maçı da sıkılarak ta olsa acı çekerek te olsa kazanmanın şart olduğu bir maç. Sonuçta "kazanmak" çok önemli ve lig yarışındaki puan handikapının kısa sürede erimesi için Fenerbahçe'nin mücadele edip eninde sonunda kazanmayı bilmesi gerek.

21 Ocak 2011 Cuma

Bu Kez Olympiakos Deplasmanı


Fenerbahçe erkek basketbol takımı Euroleague TOP 16 grup maçlarının ilkinde tarihi bir işe imzasını atarak Olympiakos'u deplasmanda 70-84 ile mağlup etti. Avrupa'da bu seviyede galibiyetleri alınca hep destan denir ya; işte tam karşılığı, sonuna kadar o anlamı hak edercesine!

Sezon başından beri belli bazı sıkıntıları olmasına rağmen çok önemli performans gösteren Fenerbahçe, çok büyük işler yapmaya ve hepimizi gururlandırmaya devam ediyor. Aynı sezon içerisinde Barcelona deplasmanında alınan galibiyetten sonra yine deplasmanda gelen bu Olympiakos galibiyeti büyük hedeflere doğru yanan ışığın önümüzü ne kadar aydınlattığına dair çok kuvvetli göstergeler.

Takımın mücadelesi ve bugüne kadar başardığı işler kalbi Fenerbahçe ile atan milyonları fazlasıyla heyecanlandırıyor. Önümüzdeki hafta kendi sahamızda oynayacağımız Valencia maçında taraftarın etkili desteği çok önemli bir görev. Formasını sonuna kadar terleten oyuncuların da bu desteği hak ettikleri çok aşikar.

Dün gece destan yazanlara helal olsun,
Onlar tarihe notlarını düştüler, hepimizi çok gururlandırdılar.

ve Fenerbahçe ismi,
Avrupa'nın üzerinde yükselen güneş gibi.

17 Ocak 2011 Pazartesi

TT Arena: Peşkeş-Rant-Çıkar ve Beklenen Son!


TT Arena 15 Ocak 2011 tarihinde nihayet açıldı! Hem de ne açılış!? Yankıları halen sürmekte..Daha da süreceğe benzer..

Spordan, siyasetten açıkçası her kesimden farklı tepkiler, yorumlar, görüşler var açılışa dair ve hatta stadın yapımına dair.

Galatasaray'ın 1990'lı yılların sonundan beri proje olarak farklı zamanlarda öne sürdüğü fakat sonuçlandıramadığı stad projeleri olduğunu biliyoruz. Galatasaray yönetimlerinin bir türlü başlayamadığı Ali Sami Yen'in yerinde yapılması planlanan stad işi yıllar içinde artık yerinde yapılamayacağı anlaşılınca bambaşka bir yerden bir el uzandı!

Devletin elleri yine en iyi yaptığı işlerden birinde, peşkeş ve rant için hazırdı. Galatasaray yönetimi içinse sorun yoktu, artık çok eskiyen ve kullanımında sorunlar yaşadıkları ve yerine bir türlü yenisini yapmayı beceremedikleri için yepyeni, daha çok koltuk kapasitesine sahip ve modern bir stad için biraz bekleyebilirlerdi. Ekstra yapmaları gereken birşey yoktu, sadece daha değerli olduğunu sürekli vurguladıkları Mecidiyeköy'den çıkmak durumundaydılar! Camia da bu senaryonun gayet normal olduğunu kanıksamış, Ali Sami Yen karşılığında bir nevi ödün vererek! yeni stadlarına geçtiklerine fazlasıyla inanır ve bu tezi savunur haldeydi.

Durumun özeti: alan memnun, veren memnun!

Fakat stadın açılışı ile ilgili süreç sanki işin içine konsantre olmuş peşkeş-rant-çıkar durumlarının kaçınılmaz bir sonu gibi sürekli sorunlar ile dolu. Stadın yapımını ilk üstlenenin işi bitiremeden çekilmesi, mahkeme süreçleri, türlü aksaklıklar, sürekli büyük abilerin iteklemeleri ama planlanandan daha geç bir iş bitirme. Bu süreçte en çok üzüldüğüm, diğer bütün isyan ettiklerimden daha fazla isyan ettiğim rantın, çıkarın olduğu bu statta ekmek parası için alın teri ile çalışan işçilerin hayatlarını kaybetmesi oldu. Sonunda birileri daha fazla kazanacak, nemalanacak ve refaha kavuşacak diye hayatlarını kaybettiler. Adlarını belirli bir kesim dışında anma niyetinde olan yok, yazık..

Stadın tamamlanmasına yakın bir süre kala Galatasaray Başkanı Adnan Polat spor ve medya dünyasına sırasıyla stad gezileri düzenledi. Şehirde çeşitli yerlere döşenen reklamlar, ilanlar vs. ile tanıtım işinde süper titiz bir tutum vardı. Hatta açılışa 1 hafta kala Türk Telekom anlaşması nedeniyle Cem Yılmaz'ın reklamı haliyle çok sempatik, herkesi güldüren, stadın Galatasaray'a ve Türk futboluna hayırlı olmasını dileyen bitirişleri ile sunumun gayet yerinde ve başarılı yapıldığına dair örnekler. Kamuoyu da bu sunumlardan rahatsız değil..Galatasaray gayet normal şartlarda yeni bir stada geçiyor, devlet buna yardımcı oluyor! Dert değil!

Ve açılış günü..Galatasaray Spor Kulübü TT Arena için satabildikleri kombineler dışında açılış maçı olan Ajax maçına bilet bastırmıyor ve kombinelerden geri kalanı davetiye. Yapılan işin karşılığı olarak devletin çeşitli kademelerindeki büyük abilere hürmet! Neyse, esasa gelmek gerekirse, başlangıç kısmını televizyonda canlı yayında yakaladığım ve o anda gülmeye başladığım TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar fitili ateşliyor ve Galatasaray taraftarı protestolara başlıyor. Aslında Erdoğan Bayraktar'ın söyledikleri acı ama gerçek! Fakat söyledikleri bir birikimin sonucu olsa da yeri yanlış ve kendisinin yazının başlığındaki peşkeşin, rantın ve çıkarın bir parçası olduğunu unutmaması gerek! Protestoların giderek artması ve Başbakan'ın ve peşindekilerin de stadı terk etmesi ile açılış muazzam bir hal alıyor!

Şimdi bütün bu olanlar, bu stada dair devletin ve karşısında Galatasaray'ın karşılıklı çıkar ilişkilerinde kendilerine bir şekilde getiri sağladığı gerçeğini değiştiremez, değiştirmemeli. Galatasaray taraftarının Başbakan ve hükümete yaptığı protesto Ali Sami Yen'den TT Arena'ya geçişlerini meşrulaştırmıyor. Tıpkı Başbakan'ın veya TOKİ Başkanının rant, peşkeş uğruna yaptıkları işleri yok sayamayacağım gibi. Burada milyonları bünyesinde barındıran camialarda herkesin aynı fikirde olmaması detayını da gözeterek genel konuştuğumu da belirtmeliyim. Bu yaşananlardan en başından beri rahatsız olan Galatasaraylılar olduğunu da tahmin ediyorum. Fakat Galatasaray taraftarı boyun eğmedi, protestosunu yaptı, işte budur tadında yorumlara katılmıyorum. Bütün bunlar beni kandırmaya yetmiyor. Protesto eden insanların yeni stada geçiş için daha önceki döneme dair yaşanan bu oyunlara ses çıkarmadığını düşünüyorum yine aradaki farklı düşünenlere saygı duyarak.

TT Arena açılışında yaşananlar aslında bütün bu oyunların, karşılıklı çıkarın, rantın ve peşkeşin doğal bir sonucu olarak tezahür etti! Bu kadar pisliğin içinden çıkan protesto seslerini de, bu protestolara karşılık rollere girip stadı terk edenleri de fazlasıyla samimiyetsiz buluyorum.

Türk futboluna hayırlı, yiyenlere de afiyet olsun!