31 Mayıs 2010 Pazartesi

Erteleme


Final serisinin 5. maçı da geride kaldı. Fenerbahçe 3-1 önde geldiği Ayhan Şahenk'te kazanıp şampiyonluğu kutlamanın, Efes Pilsen ise seriye tutunmanın peşindeydi.

biz yine Efes Pilsen yönetiminin 35 liralık bilet fiyatıyla caydırma politikasını elimizin tersiyle itip salondaki yerimizi aldık. serinin ilk 2 maçına göre de haliyle Fener tribünü full doluydu, buradan çıkacak galibiyet şampiyonluğu yerinde görmek demekti fakat bu salonun bizimle ilgili bir sıkıntısı var ve şampiyonluğu Ayhan Şahenk'te kazanmak bunu kırmak için harika diye düşünürken maçın genelinde istediğimiz oyunu oynayamadığımızı kabul ederek salondan 83-79 mağlup ayrıldık. şampiyonluk kutlaması ihtimalini çarşamba akşamı Abdi İpekçi'deki maça erteledik.

maçta Fenerbahçe iyi oynayamadı dedim, doğru istediğimiz savunma bu değil, hücumda pek fena tercihler ile neredeyse hep geriden takip eden, yakalamaya çalışan olduk..bir ara maçın 3. çeyreğinde güzel bir seri ile öne de geçmiştik (yanılmıyorsam 54-51) fakat Efes Pilsen dışarıdan atan ellerine bakıp; maçın sonunda ıskalamadan şut sokunca kaybetmek kaçınılmaz oldu.

Efes'in dışarıdan atan elleri demişken; istatistik kağıdına baktığımda 3 sayılık atışlarda Charles Smith 4'te 3 ve Rakocevic te 6'da 3 atmış.

mesela Fenerbahçe ise serbest atış çizgisinde 27'de 16 isabetle pek kötü.

Şampiyonluğun ilanı için erteleme dedim, Fenerbahçe kaybetmesine rağmen 3-2 önde ve çarşamba akşamı dolu tribünler önünde bunu başarabilir. aksi sonucu düşünmek istemiyoruz, tabii ki ihtimaldir ama Fenerbahçe halen avantajı elinde tutuyor..

30 Mayıs 2010 Pazar

Artık Son Maçlara Kalmamalı!?


demiş Aziz Yıldırım dün yapılan yıllık olağan mali genel kurulunda..

bence de kalmamalı çünkü kaldığı zaman o müthiş negatif sinerjiyi kıramıyoruz, 4 sene içinde 2 kez son maçta kaybediyoruz, acı çekiyoruz..karşımızda müthiş bir nefret var ve bu nefret mevzu son maça kalınca 2-0 galip!

peki Aziz Yıldırım bu nefreti ne kadar körükledi, ne kadar payı var, beni kendinden uzaklaştıran söylemleri, rahatsız eden tavırları..

ben tarafım, Fenerbahçe'den tarafım. insanların nefreti karşısında bir reaksiyon gösteriyorum, Fenerbahçe'ye zaten çok bağlıyken daha da bağlanıyorum ve şunu biliyorum ki Fenerbahçe Aziz Yıldırım'dan başka birşey..

Fenerbahçe'den nefret eden insanların Aziz Yıldırım üzerinden Fenerbahçe'ye nefret kusmaları ile ilgili başka bir geniş yazı yazılmalı belki..

neyse son maça kalmasın

kaybediyoruz!

28 Mayıs 2010 Cuma

Muhteşem Geri Dönüş!


Fenerbahçe ile Efes Pilsen arasındaki final serisinin 4.ncü maçı yine unutulmaz anlara sahne oldu. muhteşem bir geri dönüş performansı gösteren Fenerbahçe seride durumu 3-1'e getirdi ve biz salonda olanlar bunu yerinde görebildiğimiz, takımı arkadan alenen ittiğimizi bildiğimiz için çok mutluyuz.

maçla ilgili tribünden gözlemim şöyle;

Abdi İpekçi'de oynanan bir önceki maçın tam tersine oyuna istediği şekilde giremedi Fenerbahçe ve ilk çeyrekte skoru yakın tutabilmesine rağmen (17-19) 2.çeyrekten itibaren Efes Pilsen hücumlarına savunma direnci gösteremeyince fark yavaş yavaş açılmaya başladı ve devreye 10 sayı geride girdi (32-42).

3.çeyreğin ortalarına gelinirken fark Fenerbahçe aleyhine 17 sayıya kadar çıktı ve salonda herkes yanındaki arkadaşına bu maçın döneceğine dair hiçbir sinyal yok derken..? işte basketbol böyle bir oyun..hele de bir de evsahibi iseniz, size o muhteşem geri dönüşte fitili ateşleyecek taraftarınız güzel bir asist yapar, buna hazırdır! ve bu gerçekten önemli bir ayrıntı..nitekim maçın başı Fenerbahçe çatısı altında konuşabileceğimiz apayrı bir konunun protestoları ile geçerken -ki sürecin basketbol ile uzaktan yakından alakası olmadığı gibi, 1 gram faydası da olmamıştır- herşeyin tam tersine lehimize dönmeye başladığı 3.çeyrekten itibaren taraftarın oyuna konsantresi ve dolayısıyla katkısı karşılaştırılmalı..

3.çeyreğin ortalarında başlayan o geri dönüşte herkesin katkısı var ama 2 ismi öne çıkarmak istiyorum, Preldziç ve Greer. güzeller güzeli işler yaptılar ve Efes Pilsen'in umudunu kıran seri sayılar attılar.

bu galibiyet gerçekten çok önemliydi, bir önceki yazıda Fenerbahçe'nin bu şampiyonluğu çok istediğini yazmıştım, hala çok istiyor, sahadaki mücadele (şimdi aklıma son çeyrekte Preldziç'in dışarı çıkan topa uçması ve kaleci gibi sahaya çevirmesi geldi) bunu net gösteriyor.

geçen sezon 2-0'dan kaybedilen şampiyonluk demiştik ama 3-1, 2-0'dan çok farklı.

ve Efes'in gardı düştü bence..
şimdi sezonu şampiyonlukla bitirmek için 1 galibiyete ihtiyaç var.

25 Mayıs 2010 Salı

Bir Adım Öndeyiz


Final serisinin 3.ncü maçı bu akşam Abdi İpekçi'de sezonun genelini düşününce hatırı sayılır bir taraftar sayısı önünde oynandı. Taraftarın sezon boyunca pek arka çıkmaya niyetli olmadığı erkek basket takımı Final serisinin evdeki bu ilk maçında olması gereken destekle başladı maça..ve de gayet hızlı bir başlangıç..

İlk çeyrekteki bu hızlı giriş skora ziyadesiyle yansırken hücumdaki pas organizasyonları, topu pota altında uygun adama indiren akıl işleri göze hoş gelirken savunmanın direnci de gayet iyiydi. Efes Pilsen hücumları duvara çarparken, güzel ve yüzdeli hücumlar ile Fenerbahçe serinin ilk maçındakine benzer önemli bir fark yaratıp; ilk çeyreği 27-15, devreyi ise 38-27 önde kapadı.

bu tip güç dengesi yakın takımlar arasında oluşan çift haneli farklarda -eğer tabi çok ekstra bir farkı aşmadığında - buna suni fark derler basketbolla ilgilenen kişiler..nitekim 3.ncü çeyrekte Efes Pilsen bir geri dönüş gerçekleştirdi ve o farkı kapadı (serinin ilk maçında da devreye 15 fark ile girip bir ara 7-8'lere kadar getirmişler fakat Fenerbahçe daha fazla izin vermemiş ve maçı farklı kazanmıştı) bu çeyrekte ilk yarıdaki savunma sertliğinin bir süre için bozulması Fenerbahçe için negatif bir iş olurken çeyreğin sonunda Efes Pilsen kenardan bulduğu 3 sayı isabeti ile ilk kez öne geçmiş oldu.

Yine bir reaksiyon gerekiyordu ve Fenerbahçe bunu gösterebildi, geriden gelerek farkı kapayan ve hatta öne geçen takıma o psikolojik avantajı tanımadılar. son çeyrekte muazzam bir heyecana sahne olan maçta Efes Pilsen Charles Smith ile peşpeşe 3'lükler kaydederken geri dönmesinin Fenerbahçe için inanılmaz faydalı olduğunu düşündüğüm Vidmar, son anlardaki Ukic performansı ve Mirsad'ın son hücumda Ender'i kesmesi ile Fenerbahçe maçı 72-70 kazanarak seride bir adım öne geçti (2-1).

Geçen sezon 2-0 öndeyken 4-2 kaybedilen bir şampiyonluk hala aklımızda ama serinin genelinde, geride kalan 3 maça bakarak şunu söylemek mümkün: Fenerbahçe bu şampiyonluğu çok istiyor!

biz taraftar olarak yoğurdu üfleyerek yemeye devam edeceğiz, en azından bir süre daha..

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Başlama Vuruşu

Buralara uğrayan herkese merhaba,

böyle olacağı belliydi, ben de bir blog açıp kendimce birşeylerden bahsedip; kimilerinin sevebileceği, bazılarının uyuz olabileceği şeyler yazacaktım.

o gün bu günmüş!

Çeküp ile geçen ay beraber yazalım diye giriştiğimiz blog sayfasında hepi topu 2-3 yazı yayınlayıp - ki o sayfa artık yeni ismiyle huzurlarınızda, Çubuklu Aşkı Başkadır - tembelliğin dibine vurmuştum?!

şimdi o tembellikle kendi blog sayfamı açmam enteresan oldu tabi ama buralarda daha aktif olmamı sağlayacak bir blog ismi beni sanırım motive edecektir.

o da şöyle ki; blog sayfası açayım tamam ama ismi ne olacak diye kasıp düşünürken yanıbaşımızda olan, canımız ciğerimiz, biricik imza sloganımız aklıma geldi. Fakat sana kalır mı o blog ismi diye saniyesinde umutlarımı kendi kendime kırdım, sonra dur bir bakalım hele diyip "Kara Deryalarda Bir Fenersin" yazdım ve karşılığında tamam uygundur! biraz şans?

ben de geride bıraktığımız sezonun 2.yarısının tam hatırlayamadığım bir haftasından itibaren topu santradan rakip sahaya taca gönderen Alex gibi başlıyorum..