19 Mayıs 2012 Cumartesi

Alex'in Ellerinde Yükseldi


Fenerbahçe tarihinin en sıkıntılı, doğal değil kurgulanmış zorluklara karşı ayakta kalmaya çalıştığı, futbolcusunun, Aykut Kocaman'ın ve taraftarının sorumluluk aldığı here alanda ortaya koyduğu mücadelesi ve direnişi ile hatırlanacak ve asla unutulmayacak sezonunu 29 yıldır alamadığımız Türkiye Kupası'nı kazanarak kapattık.

Fazlasıyla güzel bir oyun ve öyle güzel atılmış goller ile geldi ki o özlediğimiz kupa tartışılmayacak şekilde Fenerbahçe'nin hakkıydı. 4-0'lık Bursaspor galibiyetinde kendi attığı güzel golün dışındaki Caner, Cristian ve Semih gollerinde asistleri yapan Alex bir kez daha Fenerbahçe forması ile ölümsüzleşti, adını Fenerbahçe tarihinde bir kez daha anmak üzere 16 Mayıs 2012 kupa finaline kazıdı. Türkiye Kupası o'nun ellerinde yükselince çok daha güzel gözüktü, çok daha anlamlı oldu.

Kupa finalinden 4 gün önce lig finalini de oynamayı başaran, ezeli rakibi ile berabere kaldığı için sezon boyu gösterdiği büyük direnişi taçlandırmanın kapısından dönen Fenerbahçe futbol takımı kağıt üstünde herkesin moral bozukluğu kriterini öne sürdüğü kupa finalinde bunu tamamen bertaraf ederek, tartışmasız güzel bir oyun, mücadele ve çok güzel goller ile kupayı kazanmayı başardı. Bu kupa sıradan, her zaman bildiğimiz bir sezonda kazanılsa da önemli olurdu ama böyle bir sezonda Fenerbahçe müzesine getirilmesi ve sezonun bu özlenen kupa ile kapatılması apayrı bir saygıyı hak ediyor. Herkesin de bu onuru ve gururu bizlere yaşatan futbolculara ve Aykut Kocaman'a minnet duyması, emeklerini alkışlaması ve bizleri tarihimizin en zor sezonunda gururlandırdıkları için hakkını teslim etmesi gerek.

Türkiye Kupasının Fenerbahçe'yi tutmayanlar, sevmeyenler açısından en büyük önemi kupayı Fenerbahçe'nin uzun süredir alamamasıydı. Maaşları çift ikramiye şeklinde yatsa durumdan bu kadar mutlu olmayacak insanların da Bursasapor'un kupayı alması durumunda yaratıcı, zeki espriler hazırlığında olduğu ama 4-0 sonrası hayatlarında yeni bir dönem başladığını söyleyebiliriz.

Onlar maksimum mutluluğu Fenerbahçe'nin başarısızlığı üzerinden yaşamanın yollarını yine arayacaklardır fakat böyle bir sezonun sonunda bizler o kadar mutluyuz ve onurluyuz ki sanırsınız hem şampiyon olduk hem de kupa hasretine son verdik. Evet doğru okudunuz, geride kalan bu tarihi sezonda gösterilen mücadele ve gelinen noktadan dolayı o kadar mutlu ve onurluyuz.

Emeği geçenlere sonsuz teşekkürler...

13 Mayıs 2012 Pazar

Zalimlere ve Zulme Karşı


Öncelikle Fenerbahçe futbol takımı oyuncularına, Aykut Kocaman ve teknik ekibe, sezon boyu takım içinde görev almış ve emek sarf etmiş bütün bireylere sonuna kadar helal olsun. Onların dün akşam Galatasaray'a karşı gösterdiği çaba ve hatta sezonun bu final ile sonuçlanmasına giden yoldaki mücadeleleri benim onurumdur, gururumdur.

Daha önce defalarca yazdığım gibi böyle bir sezonu, dış etkenleri görmezden gelerek normal bir sezonmuş gibi değerlendirmek ancak Fenerbahçe algısı ve dolayısıyla onun yarattığı körlük ile açıklanabilir. Dolayısıyla şampiyonluğum çalındı diye bütün sezon ağlayan operasyon torpillilerinin, büyüğüm diye geçinen ezeli rakiplerin sezonu ne zaman kapattıklarını, operasyonun tamamen dışında ve bu işlere tarihinde hiç bulaşmamış bir camia havasındaki esas ezeli rakibin de dün akşam öncesine kadar - bu şartlara rağmen - tedirginliği tam içlerinde nasıl hissettiklerini tarihe not edelim.

Maçı derinlemesine değerlendirecek halim yok ama Fenerbahçe'nin elinden geleni yaptığını, böylesine bir sezonu şampiyon olarak taçlandırmak için tek yol olan galibiyet için mücadele ettiğini ve maçın sonunda Galatasaray'a yarayan beraberlik ile çok fazla üzüldüğümü söylersem yalan söylemiş olacağımı belirteyim. Ayrıca Fenerbahçe şampiyonluğu bir kez daha son haftada kaybetti yanlış algısını veya art niyetli yorumlarını düzeltmek gerek. Dün akşamki final ne 2006 ne de 2010 Mayıs'ı ile aynıydı hatta alakası yoktu. O sezonlarda Fenerbahçe hem son haftaya lider girmişti hem de kendisi puan kaybedecek, 2. sıradaki rakipleri de kendi maçlarını kazanacaklardı. Dün akşam Galatasaray zaten son maç öncesi 1 puan öndeydi ve beraberlik kendisine yetiyordu. Dolayısıyla bu şekilde son maçta şampiyonluk kaçmaz.

Dediğim gibi dün akşamki 0-0'lık sonucun ardından üzülmedim ve sahadaki mücadeleye dair en ufak bir sıkıntım yok. Fenerbahçe için çok önemli bir güç olan Alex'in sakat olduğunu ve neden bu kadar geç girdiğini de gördüm, demek ki Aykut hoca onu son barut olarak düşünmüş. Bienvenu'yü çok seviyorum ve oyuna ilk 11 başlamasını ama öyle olmayınca bile biraz daha erken girmesini isterdim. Ancak bu oyun enteresan bir oyun, öyle ki Alex kenarda oyuna girmek için hazırlanırken Dia 2. sarıdan kırmızı kartı gördü ve topu faulsüz çalmışken Cüneyt Çakır'ın faul düdüğüne isyan ederken. Sonuçta Fenerbahçe 3 ihtimalden kendisine yarayan tek ihtimal olan galibiyeti çıkaramadı ama biz taraftarlar için gurur duyulacak mücadeleyi gösterdi.

Tam da burada yazıyı başka bir yöne çevirmek gerektiğini düşünüyorum. Cüneyt Çakır'ın 5 dk. uzatmasının ardından çaldığı düdük ile Galatasaraylı futbolcular sahanın ortasında sevinirken, Fenerbahçeli futbolcular üzüntüden yere çökmüş veya gözyaşlarına hakim olamıyordu ve biz taraftarlar takımımızı bağrımıza basmak için tribüne çağırmaya hazırlanıyorduk. Demek istediğimi ve olayları yerinde yaşayan biri olarak doğru olanı en başta söylemek istiyorum. Dün akşam Okul Açık tribünü sağ alt kısmında polis ile taraftar arasında başlayan ve polisin kışkırttığı olaylar işin başlangıç noktası oldu. Kimse çıkıp Fenerbahçe taraftarı Galatasaraylı futbolculara saldırmak için sahaya daldı, şampiyonluk gelmedi diye olaylar çıktı şeklinde ahkam kesmesin, kesiyorsa da şeref yoksunu olduğunu kabul etsin.


Okul Açık sağ alt kısmında başlayan kıvılcım polisin her zamanki tutumu ile giderek büyüdü, önce alt tribünde engelli taraftarın olduğu ve çevresine biber gazı sıkıldı daha sonra takdirini pek objektif kamuoyuna bıraktığım bulunduğumuz üst tribüne gaz bombası atıldı. Kadınlar, kızlar, ufacık bebelerin ortasına gelen ve Okul Açık üst katını vuran bu biber gazı mücadelenin nerelere vardığını gösteriyor olmalı. Daha geçen hafta Çağlayan'da tam ortamıza düşen gaz bombaları bu kez Fenerbahçe için ses verdiğimiz tribünün ortasına atıldı. Bu nasıl bir kindir, nasıl bir nefrettir ve neyin rövanşıdır, ne şekilde alınmak istenmektedir? Ufacık bebelerin korkuları, gözyaşları, anne-babalarına sarılmalarının karşılığı, sebebi nedir? Fenerbahçe ve sarı-lacivert renklerin bu denli ötekileştirildiği, ayrıştırıldığı ve şiddete maruz kaldığı olaylara ne demeliyiz? Devletin polisinin terör gerçeğini kabul etmeniz mi yoksa bir avuç kendini bilmezin sebep olduğu olaylar deyip işin içinden kurtulmanız mı?


Peki tribüne gaz bombaları atılırken sokakta durum nasıldı? Herkes Fenerbahçesi ile gurur duyup, hüznünü ve takımın sezon geneline yaydığı mücadelesinin gururunu eşiyle dostuyla paylaşıp evlerine gidebildi mi? Hayır. Sokakta yine korku ve gözyaşlarıyla babasına sarılmış çocuklar, kendine güvenli ve biber gazından uzakta bir yer arayan binlerce insan saatlerce şiddetin ortasından kaçamadı. Emniyeti şiddet ile sağlamayı görev edinenler ise dünyanın en kahpe silahlarından biri olan gaz bombalarını düşünmeden insanların üzerine attılar.


Biz Fenerbahçe'nin şampiyonluk yolundaki mücadelesi ile gurur duyuyoruz. Bu sezon Fenerbahçe'nin mücadelesi futbolcuları ile, Aykut Kocaman'ı ile, taraftarı ile çok geniş bir alanda gerçekleşti. Bu sezon başka bir sezon ve bu sezonun geneline yayılan taraftar bilinci ve gelinen bu son noktadaki olayların taraftarın hafızasında nasıl yer ettiği bana göre çok önemli. Halkın takımı olan Fenerbahçe'nin taraftarının yaşadığı zulümlere ve bunlara sebep olan zalimlere karşı düşünceleri de hissettikleri de artık nettir.

Şampiyonluklar gelir geçer ama yaşatılan bu zulme sebep olanlar unutulmaz, hafızalardan silinmez!

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Sonuna Kadar Şampiyonluk Kovalayan Fenerbahçe!


Bu mücadele bizim için o kadar önemli ve gurur duymaya sebep bir mücadele ki siz fırsattan istifade edip Fenerbahçe'yi şikeci diye damgalayanların ve kendini tertemiz ilan edenlerin anlayamayacağı birşey! Biz Fenerbahçe'yi şampiyonlukları için sevmiyoruz ama o şampiyonluklara giden yolda verdiği mücadele için, sporcuların döktüğü ter için, sonuna kadar şampiyonlukları kovaladığı için çok seviyoruz.

Dün akşam Avni Aker deplasmanında, deplasmandan ziyade nefret ortamında, belki kendi takımlarına olan sevgiden daha fazla nefret hissi ile dolu tribünlerden oluşan bir ortamdan sonuna kadar hak ederek, emeğiyle, alınteri ile kazandı Fenerbahçe, hem de puan kaybettiği taktirde kendi evinde Beşiktaş ile oynayan Galatasaray'ın kazanması halinde sezona nokta koyma baskısı altında iken kazandı. Bu o kadar sıradan, kolay bir iş değil!

Maç boyu yaratılan ortamın, tribünlerin, yabancı maddelerin, Trabzonsporlu oyuncuların kasti tekmelerinin arasından çıkmak, takır takır oynayarak, bileğinin hakkıyla kazanmak sadece 1 galibiyet değil, olmamalı. Dün akşam oynanan maç yaklaşık 11 aydır geçen sezonki şampiyonluğun kendi hakları olduğunu, Fenerbahçe'nin şike yaparak şampiyonluklarını çaldığını söyleyen Trabzon camiası için çok ağır bir yutkunma sebebi olmalı.

Fenerbahçe'nin deplasmanda Emre, Bienvenu ve Cristian'ın golleriyle 3-1 kazandığı zafer bu sezon içinde oynanan 4. Trabzonspor maçında elde ettiği 3. galibiyet olarak kayıtlara geçti. Geriye kalan maçın Avni Aker'de normal sezonun 33. haftasında 1-1 berabere bittiğini ve o maçta Fenerbahçe'nin 3 topunun direkten döndüğünü ve yine çok iyi oynadığını hatırlıyoruz. Peki bu ne demek? Yani sen şikecisin, şampiyonluğumu çaldın, şike yapmadan başarılı olamazsın ama böyle bir sezonda beni 3 kez yenmiş, birinde de direklere takılmış olabilirsin mi demek?

Bu ne demek biliyor musunuz? Bu, Fenerbahçe'nin emeğine, alınterine leke süremezsiniz demek. Bu, Fenerbahçe'nin mücadelesine boş yere laf edersen o laf senin boğazına düğüm olur demek, yutkunamazsın demek. Bu, malum operasyonun torpillisi olmana rağmen utanmadan şampiyonluğum çalındı, hakkım yendi diye ağlamanın ne kadar yalan olduğunu fark etmek zorundasın demek.

Benim için Fenerbahçe futbol takımı bu sezon tarihe geçmiştir. Sezon boyu yargısı, emniyeti, medyası ile oluşturulan kamuoyu algısı, kurnaz rakiplerin durumdan istifade etmeleri vb. birçok etkene rağmen şampiyonluğu son maça kadar kovalayan, kupada finale adını yazdıran Fenerbahçe geriye kalan 2 maçın sonucu ne olursa olsun benim gururumdur, onurumdur.

Bu süreçte başımızda olduğu için çok mutlu olduğum Aykut Kocaman'a ve sahada ter döken, emeğine mücadelesi ile sahip çıkan bütün futbolculara şimdiden helal olsun.