29 Kasım 2010 Pazartesi

Olimpiyat Stadı Nihayet Aydınlandı


Fenerbahçe için tatsız bir yer Olimpiyat Stadı. Geçen sezon başında Beşiktaş'ı mağlup ederek kazanılan Süper Kupa hariç çoğunlukla üzgün ayrılmak durumunda kalınan bir stad. Ayrıca Olimpiyat Stadı konumu ve dolayısıyla maruz kaldığı hava şartları, ulaşımı ve çok düşünülmeden yapılmış bağlantı yolları nedeniyle oluşan trafiği ile burada oynayan takımlar yanında taraftar için de pek olumlu olmayan bir stad.

Tüm bu olumsuz olarak sayılan detayların yanında Fenerbahçe için maç öncesi en olumsuz detay ise İstanbul Büyükşehir Belediye'nin Süper Lig'e çıktığı 2007-08 sezonundan beri bu statta 3 sezondur kaybetme istatistiği idi. Açıkçası bu Fenerbahçe için kötü bir seriydi.

Dikkat çeken serilerin kırıldığı bu sezon Fenerbahçe'nin de İBB karşısında bu kötü seriye son vermesi ligde geride kalan haftalarda yaşanan puan kayıpları düşünülünce mecburiyete dönüşmüştü. İBB ise teknik direktör Abdullah Avcı ile hiç yaklaşmadığı küme düşme sıralarından uzak duran istikrarını bu sezon başaltına doğru yaptığı atakla perçinlemişti. Maç öncesi puan durumunda Fenerbahçe İBB'nin 1 puan önündeydi.

Fenerbahçe sezon başından dün çıktığı İBB maçına kadarki süreçte pek yapmadığı veya yapamadığı bir tarzla maçı 1-0 kazandı ve o kötü seriyi sonlandırıp şampiyonluk yarışına devam etti. Neydi bu yapmadığı/yapamadığı oyun tarzı? Maç içinde golü bulup hücumda üzerine başka golü bulacak etkinliği gösterememek ve maçın ilerleyen dk.larında o golü ve skoru koruyan veya ister istemez korumak zorunda kalan Fenerbahçe. Dün akşamın özeti benim açımdan böyle. Gaziantep deplasmanında bulunan gol sonrası hücumda tıkanan fakat orada skoru koruyamayan Fenerbahçe dün bunu birebir benzemese de başardı. Ancak Fenerbahçe skoru korumaya çalıştığı anlarda dahi önemli pozisyonları kalesinde gördü, İbrahim Akın'ın girişimleri başta olmak üzere kaçanlar var. Bunlar hücumda etkin olamadığı anlarda Fenerbahçe için sorun oluyor. Maçın psikolojisi ve zorluğu kesinlikle kabul edilmeli hatta buradan alınan 3 puanın değerinin farkında olunması gerek ancak düne dair sıkıntıları da böyle sakince, yaygara koparmadan konuşmak gerek.

Yaygara koparmak demişken geçen hafta Buca maçında performans + medya etkilemesi + kendini tatmin etmek vb. nedenlerle Cristian'ı yuhlayanlara teşekkür ederim. Onlar bu işi benden iyi biliyorlar ki yuhlanan oyuncunun Bilica ise Vidic, Cristian ise Xavi olacağını düşünüyor olmalılar. Boşuna yuhlamazlar, herşey Fenerbahçe için! Cristian'ın genel performansını beğenmediğimi araya sıkıştırıp düne dönersek bu yuhlamalar sonrası bariz hırslandığını anlıyoruz. Maçın genelinde bu kendini belli etti hatta maçı kazandıran Alex golü öncesi rakibi hataya zorladığı top ve devamında asist öncesi son bir hamle ile goldeki katkısı bariz.

Bunun dışında Aykut Kocaman'ın Gökay gibi genç bir değeri Fenerbahçe'ye kazandırdığından bahsedebiliriz artık ve ben bundan gayet mutluyum. Buca maçı kolaydı o yüzden oynattı diyenler İBB maçının zorluğu sonrası bu tezi geri çekmişlerdir. Fenerbahçe'nin sakatlıklar ve performanslar nedeniyle problemli yerlerinden orta saha merkez rotasyonunda insanlar artık Gökay ismini de ekleyebilirler.

Alex üstüste 4.maçta da golü buldu ve Fenerbahçe'yi sürüklemeye devam ediyor. Niang için kaçan kötü penaltı dahil kötü bir geceydi. Yobo'nun istikrarlı güzel savunma performansı takdir edilsin, Stoch daha etkili olabilir diye düşünüyorum. Stoch belli anlarda çizgiye yakın yerlerde sıkışıyor ve Caner ile uyum sağlayamadılar. Caner'in de Andre Santos'un formsuzluğunda sol bekte iyi performans gösteremediğini söylemek gerek. Problemli diğer bölge de burası.

Sırada Kadıköy'de Karabük mücadelesi var. Trabzon'un 6 puanlık kaçısı nedeniyle kazanmanın şart olduğu bir diğer maç.

26 Kasım 2010 Cuma

Fenerbahçe Spor Kulübü


Fenerbahçe Spor Kulübü ismi içerisinde geçen Spor kelimesinin Türkiye'de hakkını veren, vermek için çabalayan, mücadelesine devam eden ve bu yolda son yıllarda giderek artan bir ivme yakalayan tek kulüp. Hatta biraz ileri götürerek dünya üzerinde örneği az olan, branş sayısı gözeterek bu kadar fazla zirve mücadelesi yapan kulüp yok demek yanlış olmaz.

Herşeyin sonunda futboldaki başarıya bakılan ülkemizde özellikle futbol ardından gelen basketbol ve voleybol branşlarında hem erkek hem kadın takımlarının hafta içerisinde Avrupa'da aldığı galibiyetler ilk paragrafın öyle boş olmadığının ince ve güzel detayları..

Geçen sezon hem erkek hem kadın basketbol ve voleybolda gelen Türkiye ligi şampiyonlukları hatta kadın voleybolda Avrupa'da finale giden yol bu sezon branş sayısı artarak devam etme sinyallerini güçlü veriyor.

Fenerbahçe Spor Kulübü emin adımlarla yoluna devam ediyor..

23 Kasım 2010 Salı

O Gol Senin Hakkındı, En Çok Sana Yakıştı


Fenerbahçe - Buca maçı öncesi en büyük merak konusu ve belki de o merak konusuna bağlı olarak ortak dilek belliydi: Fenerbahçe'nin lig tarihindeki 3.000. golünü kim atacak ve bu golü Alex atsın, bu gol en çok Alex'e yakışır!

Anladık ki çok temiz kalplere sahibiz aynı kaptan gibi..Bütün günü o golü Alex atsın istedik, o da daha dakika dolmadan ağları sarstı! Fenerbahçe'nin lig tarihindeki 3.000. golü Alex'ten geldi hem de akıllarda kalacak bu gol çok şıktı.

Buca karşısında lig tarihindeki 3.000. golü kaptanın ayağından gelen erken golle bulan Fenerbahçe farkı kısa sürede yine onun 2 güzel golü ile açtı ve maçı o periyotta kopardı. Maça dair diğer notlardan öne çıkanlar; Fenerbahçe'nin yine muazzam bir gol sayısı ile maçı tamamlaması ancak buna karşın halen fazla ve kolay gol yeme istatistiği. İnsanlar bu Fenerbahçe'ye alışsın diyorum; ortalama üstünde gol bulan ancak kalesinde fazlaca gol gören bir takım var ortada. Ancak tabi bu gol yeme durumu hücumda tıkandığınız zaman ciddi sorun yaratabilecek bir durum ve bu sorunu düzeltmek tekrarladığımız gibi önemli.

Aykut Kocaman'ın geçmiş senelere göre takıma hücum konusunda kazandırdığı ivmeyi kesinlikle görmek ve hakkını vermek gerek. 13 haftada 35 gol öyle kolay sırt çevirebilecek bir rakam değil. Dün akşam oynanan Buca maçı sonrasında takımın hücum silahları olan Alex'in 9 gol, Niang'ın 8 gol ve Semih'in 7 golü çok güzel istatistikler. Ayrıca dün akşam ilk 11'i gördüğümde çok mutlu olduğum orta sahada Gökay'ın başlaması da çok güzel detay. Gökay'ın çok iyi mücadele ettiğini düşünüyorum, heyecanını sahada olumlu kullandığını söylemek gerek.

Herşeyin güzel gittiği maçın benim açımdan en üzücü anı Aykut hocanın Alex'i oyundan alıp; Alex'in de koşarak soyunma odasına gittiği andı..Aykut hocayı da Alex'i de çok seviyorum, ayırmak mümkün değil ve onlar Fenerbahçe için çok önemli değerler..

Fenerbahçe'nin ilk yarının sonuna kadar olan süreçte kalan 4 maçının en zoru gözüken İBB maçı sırada. Olimpiyat stadındaki o kötü seriyi kırmak ve aynı hafta ligde yukarı tarafı zorlayanların birbirleriyle olan ve zor maçları dikkate alınca İBB maçının zorluğu yanında kritikliği de çok belirgin hale geliyor.

Alex ile başladım, Alex ile bitirmek isterim.

7 yıldır seni izlediğim için, Fenerbahçe için attığın birçok golü canlı görebildiğim, ama hepsine ekran başında olsa da tanıklık ettiğim için çok şanslı olmalıyım. Hani yaşı büyük insanlar bize anlattılar ya oynarken göremediğimiz Fenerbahçe efsanelerini, işte biz de çocuklarımıza, torunlarımıza seni anlatacağız..3.000. Fenerbahçe golü öncesinde "hadi Alex o golü sen at" diye tribünde bağırdığımızı anlatacağız..

İyi ki varsın,
İyi ki Fenerbahçelisin.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Akatlar'da Değerli Galibiyet


Geride kalan hafta Euroleague'de Cholet deplasmanında alınan ilk mağlubiyet sonrası ligde çıkılan Bjk deplasmanı rakip taraftarın yarattığı ortam, Iverson transferi ve onun üzerinden oluşturdukları beklentiler..Olağan Fenerbahçe nefreti ile yaratılan motivasyonu zaten bilirsiniz..

Çocuklar dışarıdan gelen sesleri ve rakibi etkisiz hale getirdiler ve oradan 74-67 ile galip çıktılar.

Beşiktaşlılar Iverson'ın NBA'de süpersonik rakamlara ulaştığı zamanları düşünüp aynısını Fenerbahçe'ye yapmasını beklediler belki ama Iverson'a çok yüklenmek yerine mantaliteye biraz yüklenmek gerek sanırım..

Fenerbahçe formasını o salondan galip çıkaranlar çok değerli bir işe imza attılar..en büyük keyfin Fenerbahçe'yi yenmek olan, küfürün nefes almaktan öne geçtiği yerde kazanmak değerli.

Şimdi h.içi Rytas deplasmanında çok zor bir maç bizi bekliyor, aynı mücadelenin sürmesi dileğiyle..yenilse bile sonuna kadar savaşan Fenerbahçe..

21 Kasım 2010 Pazar

Başladılar


Fenerbahçe kadın voleybol takımı geçen sezon zirveye taşıdığı başarılarına devam etmek için ilk sinyalini yeni sezon öncesi düzenlenen Süper Kupa finalinde verdi. Geçen sezon hem lig play-off finali hem de Türkiye Kupası finalinde devirdiği oldukça uzun isimli rakibi, Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom'u 3-1'lik skorla yenen Fenerbahçe Acıbadem süper kupanın sahibi oldu.

Geçen sezon yarışılan tüm kupaları kazanıp Şampiyonlar Ligi finali seviyesindeki o büyük heyecanı bizlere yaşatan sporcuların yeni sezonda kaldıkları yerden yeni transferlerin katacakları güçle yola devam edeceklerini düşünmek çok büyük ve özel bir tahmin yeteneği gerektirmiyor.

Avrupa'da zor rakipler, ligde daha güçlü bir Eczacıbaşı ve potansiyel gücü belli VGSTT.

Fakat bizim kızlar kupaları toplamaya başladılar..
Yolları açık olsun..

15 Kasım 2010 Pazartesi

Alex #100 Gol


Gaziantep maçı kötü bitti ancak büyük futbolcu, adını hiçbir zaman unutmayacağımız ve emeklerine ne kadar teşekkür etsek, ne kadar gurur duysak yetersiz kalacak güzel insan, Alex de Souza Fenerbahçe kariyerinde oynadığı lig maçlarında 100. golüne ulaştı.

İyi ki varsın kaptan,
İyi ki Fenerbahçelisin

14 Kasım 2010 Pazar

Hesap - Kitap


Fikstüre dair yapılan hesaplar, bu hesapların tutması halinde gerçekleşecek durumlar genelde pozitif sonuçlar üzerinden yapılır. Senaryonun kötüsü akla gelse bile düşünülmez. İşte dün akşam hesabın kitaba uymadığı skorları yaşadık. Beraberlik üzerine konsantre olunan Bursa - Trabzon mücadelesinde deplasmanda kazanan Trabzon olunca Gaziantep deplasmanında kazanarak puan farkının daha da artmamasını düşünürken kötü bir oyun sonunda 2-1 kaybettik.

Oynanan oyun üzerine konuşmak istememek bir tarafa hayalkırıklığı yaşadığımı da belirtmek isterim. Maçın başlarında skor avantajını yakalayıp ardından bir durgunluğa girip sanki Gaziantep'in neler yapacağını merak eder bir görüntüde olmak üzücü. Maçı izlerken Aykut Kocaman'ın mevcut kadro opsiyonlarından ne yapabileceği üzerine düşündüğümde aklıma çok standart Kazım / Dia ve Semih / Niang değişiklikleri gelmişti. Ancak bu durumun takımın savunma düzeni üzerinde değil 1-0 üstünlüğünü arttırabilecek bir etkisi olabilirdi belki. Fakat Aykut hoca'nın bu değişiklikleri geç geldi ve dolayısıyla 2.golü bulma konusunda zaman yaratamadık.

Sezon başından beri düzeltemediğimiz en kötü problem ise kolay gol yemek. Dün de maçın sonlarına doğru peşpeşe 2 kötü gol yedik. Maç başına 1'den fazla gol yemek maç kazanma konusunda sorun yaratıyor ve ilerleyen lig haftalarında halledilmesi gereken en önemli problem olarak gözüküyor.

Fenerbahçe'nin Bursa deplasmanı ardından ilk yarı sonuna kadar kalan fikstürünün kağıt üstünde uygunluğundan bahsedip durumu avantaja çevirmekten söz etmiştik ancak o fikstürün en zor ayaklarından Gaziantep deplasmanında 3 puan kaybedildi. Trabzon'un Bursa'da kazanmasıyla fark 8 oldu ayrıca Kayseri ile 6 puan. Bursa ile 4 puan fark ise devam ediyor. O yüzden fikstür konuşurken kağıt üstünde vurgusu yapmaya çok dikkat etmek gerek ve Fenerbahçe'nin ilk yarı sonuna kadar kazanabildiği maksimum puanı kazanıp yukarısı ile aranın kapanmasına çalışması lazım.

Kağıt üstünde uygun fikstürün en zor maçları olarak Gaziantep deplasmanı ve Olimpiyat stadındaki İBB gözüküyordu. İlk ayakta sonuç ortada, Olimpiyat stadında ise o kötü seriyi bozmak artık şart!

11 Kasım 2010 Perşembe

İyi Gidiyoruz!


Barcelona deplasmanında alınan o büyük galibiyetin yalnız ve güzel bir anı olarak kalmaması, Euroleague yolunun uzun mücadelesinin tutarlı devam etmesi açısından Siena'yı da yenmek çok önemliydi. Fenerbahçeli basketbolcular bu durumun farkında olarak son dönemin salondaki en kalabalık taraftar desteğini de alarak ve yine çok iyi mücadele ederek 81-68 galip geldi. 4'te 4 yaparak hepimizi gururlandırmaya devam ediyorlar.

Euroleague'de oynanan ilk 4 maç haftasının sonunda yenilgisiz tek takım olmak ve grubun öne çıkanları karşısında elde edilen galibiyetler yazının başlığının gayet açık ve haklı karşılığı. Dün akşam da Siena karşısında gösterilen savunma ve Barcelona 61 sayısından sonra Siena'yı da 68'de tutmak önemli başarı. Takımın ortaya koyduğu performanstan umutluyum aynı zamanda içinde bulunduğumuz ligin ne kadar zor olduğunu bilecek kadar da gerçekçi.

Branşlar ve dolayısıyla rakipler de şartlar da farklı ama ben bu güzel başlangıcı 2007-08 sezonunda futbol takımının başladığı Şampiyonlar Ligi performansına benzettim. O günlerde Zico ile çıkılan yolun devamında Fenerbahçe Avrupa üzerinde yükselen güneş olmuştu.

Dileğim Fenerbahçe basketbol şubesinin de iyi başladığı bu zorlu Euroleague yolunun uzun sürmesi ve sonunun herkesin aklında kalacak bir şekilde gelmesi.

Yazının sonunda daha da fazla ayıp etmeden kadın basketbol takımına da hakkını teslim etmek ve tebrik etmek isterim. Onların da lige 3'te 3 yaparak girmeleri ve potansiyelleri bir diğer umudumuz.

İyi gidiyoruz!

10 Kasım 2010 Çarşamba

Türkiye Kupası Grup Statüsü


Fenerbahçe dün akşam Türkiye Kupası grup maçlarının ilkinde deplasmanda Ankaragücü'ne 4-2 kaybetti. Tam da burada Federasyon tarafından uygulanan son derece anlamsız grup statüsüne eleştiri getirmenin zamanı diye düşünüyorum; Fenerbahçe kaybetmişken.

Nitekim kupa maçlarının tek maçlı veya bir aşamadan sonra çift maçlı eleme şeklinde oynanmasından yanayım ve olması gerektiğini düşündüğüm bu statü ile dün akşam Fenerbahçe elenirdi. (tabii ki katıldığı ilk turda Ankaragücü ile eşleşmezdi, kadro kurgusu ve konsantrasyon farklı olurdu detaylarını belirtmek gerek) Olayın eleştirisi zaten Fenerbahçe kazandığında veya kaybettiğinde değişecek birşey değil.

Yüzde yüz emin değilim ama futbol takibimde olan hiçbir ülkede kupa maçlarının belli bir aşaması Türkiye'deki gibi grup statüsünde oynanmıyor. Nev-i şahsına münhasır uygulamaların ülkesiyiz!

Grup statüsünün oraya katılma başarısı olan 20 takım için de angarya olduğu o kadar belliyken bu lüzumsuz maçların oynatılmasının karşısında duran sebep çok tanıdık: daha çok para! Ekstra oynatılan maçlar ile elde edilen yayın gelirleri, bu yayınlardaki reklamlar, bahis sektörü için servis edilen daha fazla maç ve bu bahislerden gelen paralar açık seçik ortada.

Bütün bunlar alenen belli iken, Futbol Federasyonu bu son derece anlamsız, sadece belli kesimleri mutlu eden uygulamasından vazgeçerek eski günlerdeki kupa eleme statüsüne dönmelidir.

Kimsenin bu kadar aç gözlü olmaya ve kupanın ruhunu kaybetmesine neden olmaya hakkı yok!

7 Kasım 2010 Pazar

Fenerbahçe 4 - Eskişehirspor 2


Fenerbahçe son dönemde üzerine çok vurgu yaptığımız kağıt üstündeki uygun fikstürüne iyi bir başlangıç yaptı ve Eskişehirspor'u 4-2 yenerek puan tablosunun yukarısındaki Kayserispor ile Bursaspor'un puan kayıpları ile avantajı elinde tutmaya devam ediyor.

Mevcut sakatlar ile sahaya çıkan ilk 11 Lugano - Bilica hariç Bursa deplasmanındaki ile aynıydı. Maça erken golle başlamak önemli detay. Eskişehirspor'dan Pele'nin topu elle düzeltmesi ile kazanılan penaltıyı Alex çok şık bir plase ile ters köşeye gönderdiğinde ben de ters köşeye yattım demeliyim. Karşı kale arkasından herhalde sağa doğru atar dediğim Alex penaltının hakkını ziyadesiyle verdi. Erken gole Eskişehir'in karşılığı ciddi oldu, uzaktan attıkları tehlikeli şutların ardından çok geçmeden golü buldular. Lugano'ya yazının ilerleyen bölümünde ayrıca kızacağım için burada soldan içeri sızıp ortayı yapan Serdar'a karşı müdahale hatasından bahsedip geçiyorum.

Fenerbahçe'nin yenilen gole cevabı çok erken oldu ve çok organize paslaşmaların ardından Gökhan Gönül'ün asistinde Semih'in uzak direk tarafında biraz da uzayarak vurduğu kafa golüyle tekrar öne geçildi. Burada Gökhan'ın asisti öncesi Alex'in onu kaçıran pasınının hakkı teslim edilsin. Golün ardından devre sonuna kadar Fenerbahçe önemli tehlikeler yarattığı Eskişehirspor kalesinde tam devre arasına girmeden Gökhan Gönül'ün muazzam düzgün ve sert şutu ile farkı 2'ye çıkardı.

Tam da burada Lugano konusunu konuşmak isterim. Saha içinde gerginlik yaşamışsın ve sarı kartı görmüşsün. Rakip seni ne kadar tahrik ederse etsin, devre arası olmuş ve senin o gerginliğin üzerine Fenerbahçe skoru 3-1 yapmış; sen sakinleşeceğine soyunma odası koridorunda aynı adamla olayı uzatıp kırmızı kart görüyosun, takımını eksik bırakıyorsun. Bütün bunlar normalde kötüyken bir de zaten daha yeni cezadan dönmüşsün, Bursa deplasmanında 4 sarıyı doldurup oynayamıyosun, döndüğün ilk maçta soyunma odasına giderken kırmızı kart görüyorsun. Bu kadar sorumsuzluk yapmaya kimsenin hakkı yok. Bir kısım taraftar da kendini tatmin edecek diye 2. yarıda Lugano yerine oyuna girip topu ıskaladığı için top her ayağına geldiğinde Bilica'yı yuhlamasın. Kendi futbolcunu maç oynanırken yuhlamayı, ıslıklamayı zaten ömrü hayatımda hiç sevmedim, nefret ettim ama bazı insanlar çok rahatlıyorlar herhalde böyle yaparak. Kızılacak bir adam varsa o Lugano'dur, Bilica'nın yetersiz olması ayrı birşeydir, maçın içinde yuhlamak ayrı birşey ama maalesef sonu gelmeyecek bir vaka gibi.

Maçın 2. yarısına 2 takımın da 10 kişi başlaması herkes için sürpriz olurken bu durum oyuna da etki etti ve tatsız - etkisiz bir oyun çıktı ortaya. Eskişehirspor'un skoru 3-2'ye getirdiği anın taraftarın sırtını dönerek çeşitli manasız hareketlerle eğlenmeye çalıştığı anlara denk gelmesi de artık bana tesadüf olarak gelmiyor. Neyse ki Fenerbahçe'nin 2. golünde imzası olan 3 isim 4. Fenerbahçe golünde de sahneye çıkıp farkı tekrar 2'ye çıkardılar ve maçı da orada kopardılar.

Maçın en parlayan adamı 1 gol - 2 asist ile Gökhan Gönül oldu diye düşünüyorum. Kendisi için de güzel bir istatistik akşamı olarak kayıtlara geçti. Semih'in Niang'ın yokluğunda iyi iş çıkarttığını söylemek gerek. Bursa deplasmanındaki golünden sonra dün akşam Eskişehir'e attığı 2 gol ve bu gollerin anları çok kritik, rakibe ayağa kalkma fırsatı vermeyen cinsten. Mehmet Topuz son dönemdeki iyi performansını yine devam ettirdi, sağ kanatta başladığı oyuna Emre'nin sakatlanması ile orta saha merkezinde devam etti. Mehmet Topuz'un eskiye oranla rakip kaleyi tehdit eden girişimleri olduğunu görüyoruz, bu önemli ve artı bir durum. Dün akşama dair en kötü an Emre'nin sakatlığı sanırım. Oynadığı bölgenin kilit bir yer olması ve orada Fenerbahçe'nin çok alternatifi olmaması sakatlığın uzun sürmesi durumunda baş ağrıtabilir. Emre'ye geçmiş olsun, umarım mümkün olan kısa sürede geri dönebilir. Yobo'ya an itibariyle bravo diyorum ve emin değilim ama bu adam geldiğinden beri sarı kart gördü mü? Sırf bu yüzden bile, Lugano rica ederim biraz sakin.

Fenerbahçe önümüzdeki hafta uygun dediğimiz fikstürün en zorlu ayaklarından birinde Gaziantep deplasmanında, diğeri de süper lige çıktıklarından beri Olimpiyat stadında berabere dahi kalamadığımız İBB olabilir. Üst taraftakilerin birbirleriyle bu kadar çok maçı varken mücadele edip kazanmak gerek ve Fenerbahçe kazandıkça avantajı cebine koyacaktır..

5 Kasım 2010 Cuma

Barcelona Deplasmanında Zafer


Fenerbahçe erkek basketbol takımı dün akşam Euroleague'de Barcelona deplasmanında çok büyük bir işe imza attı, çok büyük bir zafer elde etti. 69-61'lik skorla Barcelona'ya karşı deplasmanda elde edilen bu galibiyet tarihteki yerini alırken Fenerbahçe'ye tutkun olan bizlerin maçın sonunda gözlerinin dolmasını sağladı.

Barcelona karşısındaki mücadele, özellikle muazzam savunma, rakibin gücü karşısında gösterilen direnç alkışı, tebriği, helal olsunu fazlasıyla hak ediyor. Bu Barcelona geçtiğimiz sezonun Euroleague şampiyonu ve sezon başında oynanan hazırlık maçında da NBA'in potansiyel şampiyonluk adaylarından LA Lakers'ı deviren bir takım. Ayrıca evinde Türk takımlarına karşı oynadığı tüm maçları süpürmüş bir takım. Neresinden bakılırsa bakılsın büyük iş!

Dün gece Fenerbahçe bu sezon ulaşmak istediği Final-Four için önemli bir ışık yaktı. Bu büyük zaferin devamı için grupta aynı mücadelenin gösterilmesi, Barcelona deplasman zaferinin yalnız bırakılmaması gerek.

Sırada gelecek hafta çarşamba akşamı Siena maçı var. Bu maçta Barcelona üstüne alınacak bir galibiyet çok güzel olacak. o akşam Sinan Erdem'in fazlasıyla dolması ve desteğin, teşekkürün esirgenmemesi önemli.

Tarihi zaferde emeği geçen herkese teşekkürler, helal olsun!