29 Ağustos 2011 Pazartesi

Lugano'ya Veda


Aslında içinde bulunduğumuz fazlasıyla zorlayan süreç dışında her yaz sezonu özellikle Serie A takımlarının seninle ilgilendiğini duyardık, gidecek gibi olurdun ama Fenerbahçe formasını giymeye devam ederdin. Sahadaki mücadelenle, döktüğün terle bu yaz sezonu gidiş ihtimallerini hep unuttururdun. Menajerini sevmem, belki onun parmağı var bu sürekli gidebilme ihtimalinde ama şimdi gerçekten gittin. Sözleşmene nasıl girdiğini anlamadığım o düşük bonservis bedelinin de yine anlayamadığım bir şekilde daha altında bir bedelle PSG yollarına düştün.

Biliyorsun sen ezeli rakipler için çirkeftin, pisliktin, tam Fenerbahçe'ye göre adamdın! Oysa onlardan birinde oynasan takımın ruhu, kulübün sembolü olurdun! Aslında 5 sezonda da herkes kendi Lugano'sunu aradı ama bulamadı! Şimdi de gittiğin için rahat eden rakip çoktur! Bana göre arada sırada oynadığın çok az sayıda kötü maç dışında hep belli bir çizginin üstünde, rakiplerin de içinden geçirerek yorum yaptığı şekilde iyi oynadın.

Seninle ilgili geride kalan 5 sezonda o kadar akılda kalan fotoğraf karesi var ki, hepsi de aksiyon ve yukarıdaki gibi isyan içeriyor! Ben aralarından geçen sezon Arena'da oynanan ilk Galatasaray - Fenerbahçe derbisinden akılda kalan ve halen o rakı şişesini kimin attığını bulmadıkları! senin çok hoşuma giden o rakı şişesini tutan ve isyan eden fotoğrafını seçtim.

Zaten futbolcuya göre alkol eşleşmesi yapsak sana rakıyı seçerim, karşılıklı oturur içerim.

Yolun açık olsun..

28 Ağustos 2011 Pazar

İşkence Organizasyonu!


3 Temmuz tarihinden beri işkence yapma peşindesiniz! Sizinkisi şike soruşturması falan değil alenen işkence, hem de çok büyük bir kitleye, Fenerbahçe'yi çok sevenlere, günlerdir, her yolu deneyerek! Fakat bu işkencelerinize boyun eğmeyen, direnen Fenerbahçe taraftarı karşınızda dimdik ayakta!

Bir operasyon başlatıyorsunuz ve bunu Türk futbolunu temizlemek adına yaptığınızı iddia ediyorsunuz! Elinizdeki kanıtlarla suçüstü yapmıyor, ligin tescil edilmesini ve hatta ardından genel seçimlerin sonuçlanmasını bekliyorsunuz! Pardon, atlamayayım, 29 Haziran'daki TFF başkanlık seçimini de bekliyorsunuz ve başkanlığa şu sıralar piyonunuz olduğunu gayet iyi anladığımız Mehmet Ali Aydınlar'ı apar topar seçiyorsunuz! Seçim sürecinde Aydınlar'ın nasıl tek aday haline getirildiğine ve kimlerin kendisini desteklediğine girmiyorum, hatırlıyorsunuzdur. Ardından bütün bunlar hallolduktan sonra 3 Temmuz Pazar sabahı düğmeye basıyorsunuz!

Operasyonun ana "suçlu" karakteri Fenerbahçe. Birkaç gün sonra yalandan Beşiktaş ve Trabzonspor kulüpleri de bu operasyona "şüpheli" olarak katılmış süsü veriliyor ki sadece Fenerbahçe'ye odaklanılmıyor, bakın herkesi temizliyoruz diyorsunuz. Hatta o kadar ki operasyon her geçen gün emniyetin ve medyanın empozesiyle sertleşirken 1 ay sonra yalandan Galatasaray'ın 2006 Mayıs'ındaki teşvik primini de araştırıyoruz havası katıyorsunuz. Oyunu o kadar güzel oynuyorsunuz ki Aydınlar'ın gerekirse Galatasaray'ın şampiyonluğunu alırız demeciyle Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı hep bir ağızdan bak Fenerbahçeli "Fenerasyon" başkanı diye hiddetleniyorlar! Şimdilerde insanların ne oldu bu Galatasaray olayı dediğini duyuyor musunuz? Hafıza!

Fenerbahçe taraftarı yargılama sürecindeki - aslında daha mahkeme bile başlamadan - kamuoyuna emniyet desteği ve medya gücü ile dayatılan bu insanlar şüpheli değil suçludur organizasyonuna uyanık kalıyor ve süreç boyunca direnmeye and içiyor fakat bu kör kütük Aziz Yıldırım savunması ve şikeyi sahiplenme olarak algılanırken kazandığı Türkiye Kupası'nı aklanana kadar sözlü! olarak iade eden (kupanın nerede olduğunu bilen varsa lütfen bildirsin) ve taraftarı tarafından aklanında gelin söylemini sunan Beşiktaş ahlaklı duruş sergileyen olarak algılanıyordu! Oysa ki şike yapmış olsun veya yapmamış olsun; hem Beşiktaş hem de Trabzonspor bu operasyonun yalandan belirlenmiş figüranları, dikkati dağıtma amaçlı karakterleriydi. Şike bulunacaksa Fenerbahçe'de bulunacak ve Türk Futbolu temizlenecekti!

Fakat, süreç harika işliyor, arada Aziz Yıldırım ile ilgili ne kadar şikayet edebilecek adam varsa ifadeye çağırılıyor, dosya güçlendiriliyor! Emenike'nin para sayarken görüntüsü, Fenerium torbasında taşınan şike paraları yerlerini başka güçlü delillere bırakıyor ve Federasyon halka bu kadar güçlü deliller sunulurken! ve yargısız infazın kitabı yeniden yazılırken Süper Lig'i aynen başlatacağını ve mahkeme sürecini bekleyeceğini duyuruyordu. Futbol Federasyonu bu açıklamayı yaptığında tarih 15 Ağustos'u gösteriyordu ve 25 Ağustos'ta yapılacak olan Şampiyonlar Ligi grup kuralarına 10 gün süre vardı. Bu süreçte araya play-off sistemini dayattıklarını ve daha fazla dekoder alınmasını talep ettiklerini eklemek gerek! Bunlar hep masum girişimler!


İşkencenin şiddetinin arttığı anlara geldik. Tarih 22 Ağustos 2011, UEFA Başmüfettişi Pierre Cornu İstanbul'a gelip TFF yetkilileri ve soruşturmayı yürüten Savcı Mehmet Berk ile görüşüp süreç hakkında bilgi alıyor (daha sonra kimlerden sadece kim için bilgi aldığını anlayacağız!). Tarih 24 Ağustos 2011, TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar ve yanındaki heyet Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü ziyaret ediyor. Ziyaretinizin sebebi nedir diye soruyorlar ve gelen cevap: seçildikten sonra bir türlü fırsat bulamadık, ancak şimdi! Bu masum ve gecikmiş ziyaretin ardından akşam 18.30 civarında, kura çekimine 24 saat kala Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'ne katılmaktan men ediyorsunuz! Kararın geçen gün bilgilendirilen UEFA'nın telkini ile TFF tarafından verildiğini öğreniyoruz. İşkenceyi yapmak niyetinde olanlar utanmıyorlar, diyorlar ki benim ligimde oynayabilirsin çünkü bana para kazandırıyorsun ancak Avrupa'da oynayamazsın! Bitmiyor birkaç saat sonra yukarıda vurgulamaya çalıştığım bu operasyona yalandan katılmış, şüpheli gibi gösterilen Trabzonspor, Fenerbahçe'nin yerine Şampiyonlar Ligi kurasına ekleniyor! Nasıl ama, müthiş değil mi?

TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar'a bir TV programında soruyorlar, diyorlar ki aynı soruşturmada şüpheli olan Beşiktaş yoluna Avrupa Ligi'nde devam ediyor, cevap: Beşiktaş şike soruşturmasına konu olan Türkiye Kupasını iade etti (tekrarlıyorum, kupa şu anda nerede?) ve UEFA bunu iyi niyet olarak algıladı! Diyorum ya işkence yapmak için and içmişler. Dayanın, direnin! Fakat bitmiyor, soruşturmada yalandan yurtdışı yasağı konan ve tutuksuz yargılanan Trabzonspor Başkanı Sadri Şener'in bu yurtdışı çıkış yasağı hemen ertesi gün kaldırılıyor! Sabredin!

Yazı uzadıkça canım sıkılıyor, belki anlatmak istediğinden sapıyor ama madem bu yazı tarihe not düşecek arada Galatasaray camiasının uzun kollarının UEFA'ya bakın burada şikeciler var ve küme düşmüyorlar ispiyonlamasını yazmak gerek. Blog'ta bir önceki yazı Fenerbahçe'yi sahada devirmeyi deneyin idi ama orada pek olmuyor bari Fransızcamızı kullanalım, boşa gitmesin demiş olabilirler.

Toparlamaya çalışırsak, Fenerbahçe bu son organize karar sonrası, taraftarından, futbolcusundan, teknik heyeti ve yönetimine dek bu ligde oynamayı reddeti ve küme düşme talebinde bulundu. Dedik ki madem bizi Şampiyonlar Ligi'ne katılamayacak kadar suçlu görüyorsunuz, o halde küme düşürün! Madem cezamız belli, onu çekelim! Ama yok olur mu hiç, TFF talebi reddetti ve lig aynen planlandığı gibi başlayacak dedi. Fenerbahçe sezona başlayacak, ve belki şampiyon olacak ama bu şampiyon olduğu sezon suçluluğu ispat edilirse boşa gidecek, sonra küme düşmesi gerekirse düşecek! İşkence son sürat!

Bütün bunlara, oynanan oyunlara ve kurulan tezgahlara direnmek, dayanmak, sabretmek, ayakta kalabilmek ve sağlıklı düşünebilmek çok zor ama hala ayaktayız ve direnmeye devam ediyoruz!

Bu işkencenin sonunu nasıl planladılar bilemiyorum ama kundaktaki bebesinden, şu anda hastanede tedavi olan Lefter'e kadar tüm Fenerbahçelileri tahmin edemeyecekleri kadar kenetlediler!

Fenerbahçe'nin halk olduğunu, halkın takımı olduğunu ya unuttular ya da görmezden geldiler.

Bekleyin, henüz göremediyseniz de göreceksiniz!

23 Ağustos 2011 Salı

Fenerbahçe'yi Sahada Devirmeyi Deneyin


Fırsatçılık çok hoş bir şey değil. Fenerbahçe sahada olmalı, rakipler de güçleri varsa Fenerbahçe’yi geçebilmeli.

Böyle diyor Fenerbahçe sevdamın çocukluk kahramanı.

Sizler ise bunun üzerine küfürler ediyor, kendinizi kaybediyorsunuz!

Kendi temiz geçmişinize fazlasıyla güvenerek Fenerbahçe şikeci, küme düşmeli derken ve bunu büyük abi'ye şikayet ederken herşey normal! Aykut Kocaman sıkıntıyı yüzünüze vurunca anormal!

Gücünüzü mektuplara değil, sahadaki mücadeleye verin!

Rekabet ortada, tarih ortada..

Bizden kurtulmanın yolu bu kadar ucuz olmamalı?

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Yayın Yasağı!


Acele etmeseydiniz? Henüz 50. gün! İnsanların sırtlanların ağzında yem olmasına izin verseydiniz, biraz daha aşağılanmaları, toplum önünde "suçlu" olarak gösterilmeleri için olanak tanısaydınız.

Fenerbahçe'yi küme düşürmek için ne de güzel şike delilleri sunuyorlar, yargı sistemine kolaylık olsun diye mahkeme kuruyor, kararları kendileri veriyorlardı! Beraberce, muazzam bir disiplin ve koordinasyon içinde çalışıyordunuz?

Şimdi nereden çıktı bu yayın yasağı? Oysa Fenerbahçe Spor Kulübü'nün yayın yasağı talebini 5 Temmuz tarihinde basın özgürlüğüne vurgu yaparak, dosyada zaten kısıtlama kararının bulunması ve gizliliğin ihlalinin cezai yaptırıma bağlanmış olmasını gerekçe göstererek reddetmiştiniz. İyi ki de reddettiniz o yayın yasağını da bugün yayın yasağını uygulamaya koyduğunuzda durumunuz daha da belirgin hale geliyor. Zaten dosyadaki kısıtlamaya aynen uyuldu, gizliliğin ihlali de cezai yaptırıma uyacaktır bundan eminiz!

Peki neden yayın yasağı 22 Ağustos tarihinde getirildi? Aziz Yıldırım'ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yazdığı mektup ve bu mektupta vurgu yaptığı Savcı Mehmet Berk'in "Son 5 maçın sonucunu biliyorduk" sözlerine Savcının yalanlaması ardından Aziz Yıldırım'ın yalanlamanın yalan olduğuna dair bir mektubunun daha gelmesi Savcıyı rahatsız edince yasak geldi. Yok canım ne alakası var, yasak zaten gelecekti diyebilirsiniz. Eğer biraz vicdan sahibiyseniz dememelisiniz ama konu Fenerbahçe olunca ne vicdan kalıyor ne de akıl!

Savcı Mehmet Berk'in medyada çarşaf çarşaf halka empoze edilen Fenerbahçe'nin son 5 maçının skorlarını bildiklerini o dönem yalanlamaması da pek bir enteresan değil mi?

İstediğiniz gibi at koşturuyor, rüzgarın yönünü istediğiniz gibi değiştiriyorsunuz.

Lakin Fenerbahçe taraftarının hafızası kuvvetlidir, yayın yasağının uygulanmadığı tarihle yayın yasağını uygulayalım dediğiniz tarih aralığını unutmaz!

12 Ağustos 2011 Cuma

Siyaset Futboldan Uzak Dursun!


Vamos Bien olarak 3 Temmuz 2011 sabahı yargı mekanizması tarafından kulübümüz aleyhinde başlatılan süreci ibretle izliyoruz. Galatasaray hegemonyasındaki spor basınının, yakın geçmişte Beşiktaş JK’nın mülkiyetine somut biçimde geçmiş yayın organlarının, güya toplumun demokratikleşmesi için uğraşan ama bu süreçte her türlü hukuksuzluğa başvurmakta çekinmeyen iliştirilmiş gazetecilerin ve iktidara yakın medya bloğunun firesiz biçimde, yaşanmakta olan sürece iştahla, şehvetle katılmış olması, kulübümüz içinde muhalefet adı altında şahsi kinlerini ortaya dökenlerin bu kampanyaya eşlik etmesi belleklerimizde asla silinmeyecek izler bırakmıştır.

Darbe dönemlerine bile rahmet okutacak bir sindirilmişlik içine girmiş, kendi kuyruğundan korkar hale gelmiş olan basın, hegemonya sürecini tamama erdirme arayışındaki iktidar ile herhangi bir çatışmaya mahal vermek istememe halini abartmış ve kulübümüze yönelik bu işgal hamlesine inandırıcılık katma misyonunu gönüllü bir biçimde üstlenmiştir. Böylesine onurdan yoksun biçimde itaat ilişkilerine girebilmiş gazetecilerin saygı ve itibar beklentisinde olmaları ortaya gülünç bir manzara çıkarmaktadır. Fenerbahçe taraftarı neyin ne olduğunu gayet iyi bilmektedir ve ona göre tavır almaktadır.

Futbola siyaset karışmıştır

Bu süreçte,

- Siyasi iktidarın 3 Temmuz 2011 tarihine kadar gündeme gelen şike dosyaları konusunda tamamen kayıtsız kalmış olması,

- Son iki sezon boyunca siyasi figürlerin şampiyonluk yarışına müdahil olmak üzere yapmış olduğu açıklamalar,

- Zaman içinde futbol dünyası ile alâkası olmayan şahısların kuşku uyandıran motivasyonlarla futbolun yapısı içine monte edilmesi,

- Başlatılan yargı süreci öncesinde Türkiye Futbol Federasyonu kadrolarında girişilen manevralar,

- Kanunla belirlenmiş bir mecrada akması gereken bir hukuksal süreç, “yasanın belirlediği mahkeme yerine şartları daha ağır özel mahkemede yargılama”, “gizlilik kararını paçavraya çevirme”, “şüpheli konumundaki kişileri tehdit etme”,”şüphelilerin haklarını ayaklar altına alma”, “tutuklamadan yargılama esasını hiçe sayma”, “hiç bir sonuca ulaşmayacak dalgalarla sanki adil yargılama varmış gibi kamuoyu yaratma çalışması yapma” gibi unsurlarla malul hale getirilmesine rağmen, ülkeyi yönetenlerin hiç ses çıkarmaması,

- Operasyonun startının seçimlerden sonraki bir döneme tarihlenmesi,

- Yargı süreci dahilinde başvurulan manipülatif yöntemler,

futbol ile siyasi iradenin içiçe geçtiğini gösteren olgulardır.

Adalet, vicdan ve izandır

Fenerbahçe tribünlerinden gelen bir taraftar grubu olarak

- Toplumsal hassasiyeti bu denli yüksek olan bir soruşturmada yaşanmakta olan hukuksuzluklar sonucunda ilgili kurumlar tarafından güvenirliğini, inandırıcılığını kaybetmiş savcı ve görevini kötüye kullanan kolluk kuvvetleri hakkında ilgili kurumlar tarafından başlatılan incelemelerin hiç oyalanmaksızın hızla sonuçlandırılmasını,

- Aziz Yıldırım ve diğer tutuklu şüphelilerin kişiliklerini kasıtlı ve planlı bir biçimde rencide eden ve dava sürecinde konmuş gizlilik ilkesini ihlal eden yargı ve emniyet görevlileri hakkında soruşturma açılmasını,

-Soruşturmanın gizliliği ilkesini ihlâl eden gazeteciler hakkında hukuksal süreç başlatılması için kulübümüz dahil tüm ilgili tarafların gerekli girişimlerde bulunmasını,

- Fiilen yürütülmeyen ya da yürütülemeyen gizlilik kararının resmen kaldırılmalısını, kamuoyunun iddiaların saiklerini öğrenme imkânına kavuşmasını,

- Bu yargılama için yasanın öngördüğü “spor ihtisas” mahkemelerinin kurulması için çalışmalar başlatılmalısını, başlatılan çalışmaların hiçbir bahaneye sığınılmaksızın bir an evvel tamamlanmasını,

-TFF’nin, endüstriyel futbolun güç odaklarına ait ve gazetecilik manipülasyonlarıyla kamuoyuna atfedilen beklentilerle ya da yayın gelirlerine dair endişelerle değil adalet ve futbol odaklı bir yaklaşımla harekete geçmesini bekliyoruz.

Haram zafer değil, helal üzüntü istiyoruz

Şunu herkes bilsin ki Fenerbahçe, onu sevenler için bir spor kulübü olmasının ötesinde bir yaşam felsefesi ve bir ışık kaynağıdır. Fenerbahçeliler hayatlarında iyi ve doğru bildikleri her şeyin Fenerbahçe’de cisimleştiğini düşünürler. Bizler de Fenerbahçe’nin içinden geçtiği süreci bu gözle okuyoruz.

Bu bağlamda manifestomuzda yer alan ”Vamos Bien haram zaferler yerine helal üzüntüleri tercih eder” maddesi, bizim sırtımızı Fenerbahçe’ye dayayarak topluma verdiğimiz sözümüzdür. Siyasileşmemiş, adil bir sürecin sonunda armamızın üzerine bir leke bulaştığına ikna olursak kimsenin şüphesi olmasın ki öz-eleştiriye, iç-muhasebeye girişir, yanlışı yapanları bünyemizden ayıklar, verilecek cezayı onurla çekeriz.

Ancak bu süreç sonuçlanıp, aklımız ve vicdanımızla ikna olmadığımız sürece Fenerbahçe Spor Kulübü’nün başkanı Aziz Yıldırım, kulübümüze hizmet etmekte olan Şekip Mosturoğlu, İlhan Ekşioğlu, Tamer Yelkovan, Cemil Turan ve mevcut yönetim bizim için masum ve muteber kalacaktır. 3 Temmuz tarihinden bu yana varsayımlar, yakıştırmalar ve soyut bağlantılar üzerinden renklerimize yapılan saldırılar karşısında ”Son Kale”mizi köprüye yürüyen onbinlerce renktaşımız gibi savunduk, savunmaya devam edeceğiz.

Bizler, futbolcularımızın, teknik kadromuzun, camiamızın tüm unsurlarının ortaya koyduğu emeğe inanıyoruz. Sonuç ne olursa olsun ömrümüzün sonuna kadar bütün varlığımızla bu armanın yanında olacağız. Bu da bizim en büyük sevdamıza, Fenerbahçemize verdiğimiz sözümüzdür.

Fenerbahçe siyasetler üstü bir kavram olarak yükselişini, mücadele ettiği her alanda sürdürmeye devam edecek kudrete sahiptir.

Sonsuza dek Fenerbahçe!

VAMOS BIEN

5 Ağustos 2011 Cuma

Siz Bizi Salak Mı Sanıyorsunuz?


Yoksa kendinizi gerçekten çok zeki mi sanıyorsunuz?

3 Temmuz tarihinden beri emniyet ve medya gücü ile gayet koordineli yürüttüğünüz "şike operasyonu" bir işe kalkıştık ama sonunu getiremiyoruz'un bir tezahürü şeklinde. Sonunu bir şekilde getirirsiniz de insanları salak yerine koyamazsınız!

Gizlilik ilkesi var dediniz, emniyet ile medya arasında paslaşarak bilgi sızdırdı. Operasyonda kendine misyon edinmişler gazetelerinin köşesinde istediklerini yazdı, delilleri bildiklerini, sayfa sayfa okuduklarını söylediler. Bunların kime, neye hizmet ettiğini, sürece kimin tarafından destek verdiğini, halka neyi empoze ettiğini anlamadık sandınız veya belki anlamazlar diye varsaydınız.

Futbolu temizleyeceksiniz ya, güç sizde ya; her yaptığınız normal karşılanacak, kimse sesini çıkarmayacak! Sesini çıkaranlara da gaz bombası atacaksınız, gerekirse mermi kullanabilirsiniz diye telsizden anons yapacaksınız!

Başlattığınız operasyon üzerinden 1 ay geçmiş, bakın sadece Fenerbahçe'ye dokunmuyoruz diye göstermek için Galatasaray'ın tesislerinde, Bülent Tulun'un evinde, Adnan Polat'ın ofisinde arama yaptınız. Dediniz ki 2005-06 sezonunun son haftasındaki Denizli - Fenerbahçe maçında teşvik primine dair belgeler var. Biz neyin ne olduğunu, o maça dair nelerin döndüğünü bilmiyor muyuz? Şimdi mi aklınıza geldi dümenden 1 ay sonra arama yapmak, ifade almak. Üzerinden 5 sene geçmiş, senin şike operasyonun başlayalı 1 ay olmuş, ortada belge kalacak, delil bırakacaklar da seni onu bulacaksın. Bülent Tulun da ondan sonra emniyette verdiği ifadesinin ardından "kendi arabamla geldim, kendi arabamla gidiyorum" diyecek. Belediye otobüsü ile gelip; metrobüs ile dönmeyecek tabi.

Siz gerçekten bizi salak mı sanıyorsunuz? Yaptığınız bu "bakın Galatasaray da yapmış, onu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz" gösterisini yiyeceğimizi mi sandınız? Kendinizi o kadar zeki sanıyorsunuz ki bir gece önce sorgulama ve ifade tutanaklarını alenen sızdırıyorlar, gizlilik ilkesi olan soruşturmaya dair bu tutanaklar internetten indirilebiliyor! Skandallardan skandal beğenmek istesem ben bunu beğenirim; sizin de yüzünüz olsa biraz kızarırsınız, utanırsınız. Ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi hayata devam etmezsiniz, o müthiş gündem bölme veya paylaştırma taktiklerinize Galatasaray'ı da yalandan işin içine aldık hamlesine girişmezsiniz.

Eğer zaten gerçekten eskiye dönük bir şeyler ortaya çıkarmak isterseniz yolunuz uzun, şimdiden kolaylıklar dilerim!

Bir gece önce internete düşen sorgulama tutanak kayıtlarındaki komedi ötesi sorulara ise yazının uzamaması için şimdilik birşey demiyorum.

Fakat, 3 porsiyon döner de yenmez hakikaten, alenen şike olur, ayıp kaçar!

2 Ağustos 2011 Salı

Beyaz!


Ezeli rakipler Galatasaray ve Beşiktaş dergilerinin Ağustos ayı kapaklarını yukarıdaki gibi beyaz yapmış. Ne tesadüf değil mi? İçinde bulunduğumuz sürece gönderme ve kendini bu süreç karşısında tertemiz yani beyaz görmek!

Galatasaray dergi kapağının beyaz olması konusunda şöyle demiş:"Galatasaray Dergisi'nin yeni sezonunun ilk sayısı, Galatasaray Profesyonel Futbol Takımı'nın 2011-12 sezonu başında açtığı beyaz sayfanın ruhuna uygun olarak sade beyaz kapakla çıkıyor''

Ben inanmadım ama inanmak isteyen inanabilir pek tabii. Daha önceki senelerde açılmayan beyaz sayfa bu sezon başında açılmış, enteresan?

Beşiktaş ise duruş sergilemek adına Türkiye Kupası iadesi, tribünlerinden aklanın da gelin çağrısı ve bir yandan kulübün resmi kanalından ilgili kişilerin suçsuzluklarına inanıyoruz ifadeleri ile karmaşık davranışlar sergilerken dergisinin kapağını beyaz yapmış. Geride kalan dönemdeki davranışlarına bakılırsa kafaları karışık olmalı?

Neyse, bu beyaz sayfaları dergi kapağına taşıma kollektif hareketini Fenerbahçe'ye bağlayıp; kötü düşüncelere yönelmeyelim..

Sonuçta herkes yeni beyaz sayfalarını açmak niyetinde!