29 Haziran 2011 Çarşamba

Atletico Madrid 2011/2012 Sezonu Formaları


Burayı okuyanlar veya beni yakından tanıyanlar bilirler. İspanya'da Atletico Madrid, İtalya'da ise Fiorentina severim, sempati duyarım.

Bu iki takım arasında biraz daha sevdiğimi alenen söyleyebileceğim Atletico Madrid 2011/2012 sezonunda giyilecek yeni formaları tanıttı. Bu formalar ayrıca kulübün şu an kullandığı renkler olan kırmızı-beyaz (mavi) renklere geçişin 100. yılına da bir göndermede bulunuyor.

Bununla ilgili detay da şöyle: Atletico Madrid 26 Nisan 1903’te Athletic Bilbao’nun bir kolu olarak 3 Basklı öğrenci tarafından Kralın Kulübü olan Real Madrid'e isyan edenlerin takımı olarak kuruluyor (sevmemde önemli detaylardan) ve kulübün ilk renkleri de Athletic Bilbao’nun renkleri olan mavi-beyaz. 1911 yılında renkler bugünkü renkler olan kırmızı-beyaz (mavi) olarak değiştiriliyor. İşte, bu sene o değişimin 100. yılı.

iç saha forması


deplasman forması

20 Haziran 2011 Pazartesi

Tuncay Geri Dönerse


Tuncay'ın dün Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman ile görüşmesinin ardından yapılan haber ve yorumlar doğal olarak kendisinin Fenerbahçe'ye geri dönüşü üzerine oldu. Transferle ilgili henüz kesin veya net bilgiler yok ancak taraftar Tuncay'ın Fenerbahçe'ye geri dönüşü üzerine görüşlerini hızlıca ifade etmiş görünüyor.

İlk bakışta gözlemleyebildiğim Tuncay'ın geri dönüşü konusunda negatif görüşlerin daha çok olduğu yönünde. Bu negatif görüşler arasında en öne çıkanlar: 1) Fenerbahçe'yi bırakıp gitmesi (ki burada taraftarın bir kısmı Middlesbrough tercihini sorguluyor ve hatta bedelsiz olarak takımdan ayrılmasına vurgu yapıyor), 2) gittiği Premiership'te Middlesbrough ve Stoke City ile vasat veya vasat altı performansı ve son olarak şansını denemek üzere gittiği Bundesliga'da Wolfsburg ile neredeyse yeterince oynayamaması yani özetle Tuncay'ın performansı.

Öncelikle Tuncay'ın Middlesbrough tercihini sorgulamanın doğru olmadığını düşünenlerdenim. Fenerbahçe'den Premiership'e geçerken Manu, Chelsea, Arsenal veya Liverpool'a transfer olamayabilirsiniz. Tottenham, Everton veya Aston Villa'ya olsun o zaman diyenler var mı bilmiyorum ama bu olaya böyle değil Tuncay'ın hedefleri açısından bakmak gerektiğini düşünüyorum. Tuncay ne düşündü bilemiyorum ama bana ilk anda Middlesbrough'nun yukarı tırmanmak adına bir basamak olması fikri çok mantıksız gelmemişti. Ligin alt sıralarındaki gücü sınırlı takımda kendini ligin abilerine gösterebilmek konusunda tabiki fikirler çeşitli olacaktır ve hatta bu hedefin kolay olmadığını sorgulayanlar çok olabilir ancak buna sırf Fenerbahçe'den daha güçsüz bir takıma gitmesi fikriyle karşı çıkmak ta bence fazla bencil bir düşünce.

Burada Tuncay'ın Fenerbahçe'ye bonservis bedeli kazandırmadan gitmesi konusuna geçiş yaparsak; bu konu hakkındaki negatif yorumları da çok mantıklı bulduğumu söyleyemiyorum. Tuncay Fenerbahçe'ye katıldığı 2002-03 sezonundan ayrıldığı 2006-07 sezonu sonuna kadar oynadığı 5 sezonda 3 şampiyonluk yaşadı ve kazanılan şampiyonluklarda katkısı herkesin hafızasında olmalı. Takımdan ayrılırken sözleşme yenileseydi de para kazandırsaydı fikri yerine forma giydiği sürede kazandırdıklarına bakma taraftarı olduğum için bu bonservis konusuna da çok anlam veremiyorum. Kaldı ki sözleşme uzatan oyuncunun transferinin oyuncunun serbest olduğu duruma göre daha zor olması da çok normal bir durum. Sonuç olarak bunlar benim futbola bakışımda kızabileceğim veya negatif bakabileceğim şeyler değil.

Tuncay'ın performansı konusuna gelirsek; Fenerbahçe'den ayrıldığdan beri geçen 4 sezonda anlık performans parlamaları hariç vasatı aşamayan hatta hayal kırıklığı yaratan bir performans sergilediğini ve hedeflerinden oldukça uzak kaldığını söylemek gerek. Tuncay şu an Fenerbahçe'den ayrılırken bildiğimiz Tuncay değil, bu çok belirgin. Fenerbahçe'ye geri dönmesi konusunda da insanların performans odaklı negatif bakışını anlayabiliyorum. Fenerbahçe'de oynadığı dönemlerden aklımda kalan en büyük Tuncay özelliği mücadeleci, inatçı yapısının yanında isyan ettiren savrukluğudur. Mesela Tuncay en olmadık yerden en olamayacak şekilde golü rakip filelere gönderebilir ama çok kolay veya müsait bir pozisyonda o kadar kötü bir bitirici vuruş yapar ki işte Tuncay bu dersiniz.

Wolfsburg'un 5 milyon euro'ya Stoke City'den transfer ettiği Tuncay'ı ne kadar bir bedelle Fenerbahçe'ye vereceğini bilemiyorum ama bundan belki daha da önemlisi Tuncay geri dönerse performansı ne olur, onu hiç bilemiyorum. Futbolda kötü geçen sezonların ardından oyuncuların kazandığı başarıları, yaşadıkları heyecanları ne olursa olsun yeniden başarılı olup; yakın zamandaki kötü performansı silmek için çabalayacağını düşünürüm.

Tuncay da eğer Fenerbahçe'ye geri dönerse sanırım şu yakın geçmişteki hayal kırıklığı görüntüsünü silmek için çok çabalayacaktır veya çabalamaya mecburdur.

18 Haziran 2011 Cumartesi

5'te 5 Yaptığınız Zaman Konuşalım


Fenerbahçe Spor Kulübü başardı.

Geçen sezon kıyısından döndüğümüz ülke sporunun 3 ana branşındaki tüm şampiyonlukları kazanmayı bu sezonun sonunda başardık. Dün akşama kadar kazanılmış olan 4 şampiyonluk kupasına eklenecek son halkayı erkek basketbol play-off final serisinde bekliyorduk. Rakip te malumunuz ezeli rakip Galatasaray idi. Serinin 5. maçını son saniyede kazanınca hevesleri canlanmıştı ve evlerinde oynayacakları 6. maçı da kazanarak finali son maça taşımak istiyorlardı.

Olmadı, Fenerbahçe evinde bitiremediği seriyi deplasmanda 91-88 kazanarak 4-2'ye getirdi ve son 5 sezondaki 4. şampiyonluğunu kazanmayı başardı. Bu şampiyonluk kendisinden daha fazlasını ifade ediyordu; sadece bir şampiyonluk değildi. Fenerbahçe Spor Kulübü, Türk sporunun takım sporlarında en çok takip edilen 3 branşı olan futbol, basketbol ve voleybolda mücadeleye katıldığı tüm takımlarıyla şampiyonlukları süpürüyordu. İnanılmaz büyük bir başarı, tarihe geçecek ve hatırlanacak kadar önemli bir başarı. Mücadele eden, emek veren herkese helal olsun!

2010-2011 sezonuna dönüp bakıldığında hatırlanan Fenerbahçe Spor Kulübü'nün bu büyük başarısı olacaktır. Biliyorum ki bu büyük başarıya dudak bükenler, sıradanlaştırmaya çalışanlar veya görmezden gelenler var; onlar hep olacaklar.

O halde onlarla şöyle anlaşalım;

5'te 5 yaptığınız zaman konuşalım.

Görüşmek üzere..

15 Haziran 2011 Çarşamba

Konsantrasyon


Dün akşam hem takımın hem de tribünlerin konsantrasyonu hiç yerinde değildi. Sonucu da hayal kırıklığı ve üzüntü olarak karşımıza çıktı. Cumartesi akşamı Abdi İpekçi'de kazanıp seriyi 3-1'e getirmek o an için gayet güzel olsa da dün akşam oynanan serinin 5. maçında 3-1 önde olmanın ve evinde şampiyon olma fırsatının yarattığı ruh hali Fenerbahçe için bir bütün halinde sorun olmuş ta haberimiz yokmuş!

Maçı son saniye basketi ile mucize bir şekilde kaybetmiş olmak maç içindeki ortalama kötü oyunu ve bir önceki blog yazısında tribünlerin önemine vurgu yapmaya çalıştığım çağrının bir işe yaramayan etkilerini konuşmaya engel değil.

Takım ev sahibi avantajı ile seriyi bitirip şampiyon olurum tadında bir konsantre halindeyken o ev sahibi avantajının birincil etkeni taraftar ise şampiyonluğu kutlamak derdinde ama bunu pasif bekleme şeklinde sürdürmekte ısrarcı. Takıma destek vermeye çalışan az sayıdaki kitle ise sürükleyici değil, yanlış tercihler vs. ile ağırlıklı bir konsantrasyon kaybı içerisinde.

Bütün bu tatsız görüntüye rağmen kazanabilirdik. Geri düşülmesine rağmen öne geçmeyi başarmışken son hücumu çok kötü kullanmasak veya ardından savunma yapabilsek, o son saniye şutu çemberden sekse..ama ne fark eder ki? Herkes kolaya kaçmış, şampiyonluk gelsin diye bekliyor.

Kimse beklemesin, o şampiyonluğu istiyorsak gidip alalım.

Hala orada, bir adım uzakta duruyor..

13 Haziran 2011 Pazartesi

Şampiyonluk Bir Adım Uzakta


Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan Erkekler Basketbol Ligi play-off final mücadelesi devam ediyor. Bloga bir önce yazdığım yazı üzerinden 2 maç daha geçti. Maçlar Galatasaray'ın ev sahibi konumunda olduğu Abdi İpekçi Spor Salonu'nda oynandı.

Evindeki 2 maçı da farklı skorlarla kazanan Fenerbahçe deplasmandaki ilk maçı uzatma sonunda 97-93 kaybetti. Serinin 3. maçını izleyemedim ama konuşulanlar takımın maçı iyi oynamadığı ve de iyi bitiremediği şeklindeydi. Seri başlarken deplasmanda 1 maç kaybetmeyi hesap ediyordum kendime göre, o da bu maç olmuş. Galatasaray'ın da serinin 3-0 olmaması için takım ve tribün olarak çok motive olacağını kestirmek zor değildi.

Cumartesi oynanan 4. maç kritikti. Motive olmuş ve taraftarı önünde seriyi eşitlemek için bir şansı daha olan Galatasaray'ın hevesini kırmak için deplasmanda kazanmak gerekiyordu. Maçın 2. çeyreğinde geri düşmesine ve Galatasaray bu maçı da mı kazanacak hissini uyandırmasına rağmen 3. çeyrekten itibaren kontrolü eline alıp öne geçen Fenerbahçe farkı belli bir seviyede tutarak Galatasaray'ın yakınlaşmasına izin vermeden deplasmanda 85-74 kazanmayı başardı, seriyi 3-1'e getirdi. Ukiç'in gayet iyi bir maç oynadığını, Oğuz Savaş ve Emir'in dikkate değer katkısının olduğunu belirtmek gerek.

Artık şampiyon olmak için bir maç kazanmak gerekiyor. Serinin 5. maçı yarın akşam Sinan Erdem Spor Salonu'nda oynanacak ve taraftarın biletleri 2 saatte tüketirken yakaladığı motivasyonu yarın takımı desteklerken de görmek istediğimi açık ve net söylüyorum. Taraftarın rakibi boğacağı, Fenerbahçe'nin şampiyonluğuna katkısının olacağı tribünlerdir istediğim.

Yarın kazanarak Türk Spor tarihinde kimilerinin dudak bükeceği, bizim ise büyük gurur duymamıza neden olacak aynı sezon içinde kazanılan şampiyonluklara eklenecek son şampiyonluğu bekliyoruz..

Büyük başarıya bir adım uzaklıktayız.

7 Haziran 2011 Salı

Yolu Yarıladık


Erkekler Basketbol Ligi play-off final serisinde yolları kesişen Fenerbahçe ile Galatasaray 26 yıl sonra şampiyonluk için mücadele ediyorlar. Ligde karşılıklı birer galibiyetin alındığı seri 0-0 başladı ve bildiğiniz üzere şampiyon olmak için 4 kez kazanmak gerek. Ben bloga bu yazıyı yazana kadar seride 2 maç geride kaldı.

Final serisine ligi lider tamamlayan Fenerbahçe ev sahibi avantajını elinde bulundurarak başladı ve Sinan Erdem Spor Salonu'nda oynanan 2 maçı da farklı skorlarla kazanarak şampiyonluğa giden yolu yarıladı.

Serinin 4 Haziran Cumartesi akşamı oynanan ilk maçını 81-59, dün akşam oynanan 2. maçını ise 95-74 kazanan Fenerbahçe, Galatasaray karşısında 2-0 öne geçmesinin yanı sıra 2 maçta da sırasıyla yakaladığı 22 ve 21 sayılık farklarla da rakibinin şampiyonluk hevesini kıran mesajlar verdi.

Seri şimdi Galatasaray'ın ev sahibi konumunda olacağı Abdi İpekçi Spor Salonu'nda devam edecek. Galatasaray taraftar baskısıyla serinin 3-0 yerine 2-1 olması için elinden geleni ardına koymayacaktır. Fenerbahçe sakin olmalı, potansiyel gücü dış etkenlere rağmen sahaya yansıtmalı. Sonuçta serinin iyice Fenerbahçe'den tarafa kırılması Abdi İpekçi'de alınacak bir deplasman galibiyetine bağlı ve bu galibiyet oradaki ilk maçta gelirse bu Galatasaray'ın havlu atması demek, hatta biraz ileri giderek Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı geçip 5. şampiyonluğuna ulaşması demek.

Futbol, erkek/kadın voleybol, kadın basketbol şampiyonlukları ardından büyük başarının tamamlanması için şimdilik beklemedeyim.

Az kaldı..