26 Nisan 2011 Salı

Buca Deplasmanı Hikayesi


Şampiyonluk yarışı fazlasıyla heyecan dolu, fazlasıyla gergin devam ediyor. Hem Trabzonspor hem Fenerbahçe hata yapıldığında telafinin pek kolay olmadığı sürece girdiler ve bu durum her geçen hafta heyecanı, gerginliği, ne olacağına dair merakı gittikçe arttırıyor.

34 haftalık lig maratonunun son 5 haftasına girerken Fenerbahçe'nin fikstüründe sıra İzmir'de oynanacak Buca deplasmanındaydı. Maçın İzmir Atatürk Stadı'nda oynanacağına dair yapılan açıklamanın ardından daha bir mutlu olan bizler biletlerimizi Ticketturk isimli internet üzerinden satış yapan firmadan hemen aldık ama aslında alamadık!? Neden? çünkü Ticketturk yetkilileri biletlerini İzmir dışından alan taraftarların biletlerinin teslimatının ancak maç günü stad gişesinden yapılacağı kararını almışlar! Biletini satın alıyorsun ama teslim alamıyorsun: muazzam bir yöntem, düşünenlerin insanlık için çok önemli bir adım attıklarını ve bu dünyaya yeni bir anlam kattıklarını söyleyebiliriz!

Buca maçı için hafta içinde organizasyonunu tamamlayan Vamos Bien İstanbul'dan hareket için cumartesi gecesini beklemeye başladı ve cumartesiyi pazara bağlayan gece saat 1'i biraz geçe Kadıköy'den İzmir'e doğru yola koyuldu. Bir otobüs dolusu Fenerbahçe sevdalısı İzmir'de takımının yanında olmak, takımının sahada verdiği mücadeleye tribünden ortak olmak için, güç vermek, ses vermek için yollardaydı..Deplasman otobüsünün eğlencesi, muhabbeti her daim güzel olur. Vamos Bien'in güzel insanlarıyla yollar da bir başka güzel, deplasmanlar da..

Pazar sabahı İzmir'e girdiğimizde şehir belki de pazar sabahının etkisiyle sessiz sakin karşıladı bizi. İzmir'deki arkadaşlarımızın bizi karşılaması ve muhteşem misafirperverlikleri ile Konak'ta imece usulü çok güzel bir kahvaltı yaptık. Kahvaltı alışverişi ve hazırlığı sırasında iddaacı kardeşlerimle bulunduğumuz yerin civarında bir iddaa bayisi bulmasak çatlardık. Bültene bakıp, biraz çalışıp, biraz kendi aramızdaki istişareler ile oluşturulan kuponlar ve o güzel kahvaltı ile öğleyi bulduk.

Ticketturk'ün yukarıda bahsettiğim o muazzam bilet teslimatı uygulaması nedeniyle metroya atlayıp Atatürk stadı gişelerine gittik. Hava şehre ilk geldiğimizde sabah serinliğindeyken öğlen itibariyle İzmir orijinaline dönmüş ve hepimiz kara deryalarda bir fenersin tişörtleri ile kalmıştık. Bilet teslimat işi ise tam bir Türkiye'ye özgü düzensizlik ve her zamanki gibi işi normal değil anormal hale getirme becerisi yüksek seviyedeydi. Bu kısımda İzmir'in tepeye çıkan güneşinin yanı sıra düzensiz bilet teslimatının etkisiyle biraz terledik ama biletlerimizi Vamos Bien kadınlarının üstün gayreti ile teslim aldık ve Vamos Bien'in önceki İzmir deplasmanlarında maç öncesi takıldığı Alsancak - Kıbrıs Şehitleri Caddesi girişindeki mekana geçtik ve maç saatine yakın bir süreye kadar burada Fenerbahçe tezahüratları ile eğlendik, maça dair adeta bir ön hazırlık yaptık. - ki bu tip durumlarda aman yorulmayalım, kendimizi maça saklayalım, alkole dikkat edelim önemli ritüeldir -

Alsancak'tan hareketle İzmir Atatürk'e doğru yol aldık. Tribüne girip tüm stadı gördüğümde atmosfer adeta 80'ler veya 90'lar gibiydi..Fenerbahçe bayrakları, tıklım tıklım dolu tribünler ve hava aydınlık, güneş batmamış, halkın takımı Fenerbahçe için stada koşan halkın her kesimi yanyana gibiydi. Herşey daha naif, daha berrak..

Maçın da anısı yıllar geçse de unutulmayacak şekilde hafızalarımıza yer etti. İlk yarısını çok kötü bir oyunla 2-1 yenik kapattığımız, 2.yarının başlarında 3-1 aleyhimize olan skoru kısa sürede bulduğumuz 3 gol ile önce 3-4'e ardından 90+da noktayı koyarak 3-5'e getirip çok büyük geri dönüş gösterdik. Trabzon'un Eskişehir deplasmanında 2 puan kaybettiği haftada berabere kalmanın 5 hafta kala büyük fırsat tepmek olacağı bir ortamda bu kadar gerilmiş ve bu kadar şaşkına dönmüşken maçı döndürmek çok önemliydi ve şampiyonluğa tutunmak, sarılmak demekti. Bu geri dönüşe statta şahit olan bizler için de tarihe tanıklık etmek demekti.

Fenerbahçe bu akıllarda kalacak maç ile 4 hafta kala averajla liderliği tekrar geri aldı ve bizler özlediğimiz o şampiyonluk için daha da hırslandık. Galibiyetin mutluluğu ile İzmir'deki arkadaşlarımızla vedalaşıp; o tatlı yorgunluk ile kazanılacak 4 maçın daha olduğu bilinciyle İstanbul'a doğru geri dönüş yoluna başladık.

Konak'ta oynadığımız iddaa kuponları mı?
tek maçtan yattı

yatan kupon olsun,
sonunda Fener şampiyon olsun!

Şampiyon Fenerbahçe


Fenerbahçe Erkek Voleybol Takımı 2010-2011 sezonunu şampiyon olarak tamamlayarak lig tarihindeki 3. şampiyonluğunu kazandı ve Fenerbahçe Spor Kulübü içinde geçen Spor kelimesinin altının boş olmadığını bir kez daha gösterdi.

Sezon başında yapılan önemli transferler ile Avrupa Şampiyonlar Ligi için hedefler koymasına rağmen erken havlu atan, sezon içinde bir türlü istikrarı yakalayamayan ve normal sezonu 5. sırada tamamlayan hatta bu tatsız performans nedeniyle antrenör değişikliği yapan takım sezon sonuna doğru yakaladığı ivmeyi play-off'larda zirveye çıkardı ve ligi kendisinden üstte bitiren İstanbul Büyükşehir Belediye, Ziraat Bankası ve Arkas'ı sırayla devirerek şampiyonluğa ulaştı.

Sezon ortası antrenör değişikliğine hiç olumlu bakmayan biri olarak bu kez işin olumlu etkisine vurgu yapmak gerek diye düşünüyorum. Arjantinli Castellani aslında takımda var olan ancak dışarı çıkartamadığımız potansiyelin açığa çıkmasında çok önemli katkı sağladı ve belki de şampiyonluk için gereken kıvılcım bu sezon ortası kararla geldi.

Ligi 5. sırada bitirip play-off çeyrek finalinde bizden önceki son şampiyon İstanbul Büyükşehir Belediye'yi, ardından yarı finalde normal sezon lideri Ziraat Bankası ve finalde de sezonu 2. bitiren, Türkiye Kupası finalinde mağlup olduğumuz Arkas'ı 3 maçta da süpürerek şampiyon olan Fenerbahçe Erkek Voleybol Takımı çok büyük alkışı ve takdiri hakediyor.

Bir kez daha gurur duyduk, çok mutlu olduk!