13 Mayıs 2012 Pazar

Zalimlere ve Zulme Karşı


Öncelikle Fenerbahçe futbol takımı oyuncularına, Aykut Kocaman ve teknik ekibe, sezon boyu takım içinde görev almış ve emek sarf etmiş bütün bireylere sonuna kadar helal olsun. Onların dün akşam Galatasaray'a karşı gösterdiği çaba ve hatta sezonun bu final ile sonuçlanmasına giden yoldaki mücadeleleri benim onurumdur, gururumdur.

Daha önce defalarca yazdığım gibi böyle bir sezonu, dış etkenleri görmezden gelerek normal bir sezonmuş gibi değerlendirmek ancak Fenerbahçe algısı ve dolayısıyla onun yarattığı körlük ile açıklanabilir. Dolayısıyla şampiyonluğum çalındı diye bütün sezon ağlayan operasyon torpillilerinin, büyüğüm diye geçinen ezeli rakiplerin sezonu ne zaman kapattıklarını, operasyonun tamamen dışında ve bu işlere tarihinde hiç bulaşmamış bir camia havasındaki esas ezeli rakibin de dün akşam öncesine kadar - bu şartlara rağmen - tedirginliği tam içlerinde nasıl hissettiklerini tarihe not edelim.

Maçı derinlemesine değerlendirecek halim yok ama Fenerbahçe'nin elinden geleni yaptığını, böylesine bir sezonu şampiyon olarak taçlandırmak için tek yol olan galibiyet için mücadele ettiğini ve maçın sonunda Galatasaray'a yarayan beraberlik ile çok fazla üzüldüğümü söylersem yalan söylemiş olacağımı belirteyim. Ayrıca Fenerbahçe şampiyonluğu bir kez daha son haftada kaybetti yanlış algısını veya art niyetli yorumlarını düzeltmek gerek. Dün akşamki final ne 2006 ne de 2010 Mayıs'ı ile aynıydı hatta alakası yoktu. O sezonlarda Fenerbahçe hem son haftaya lider girmişti hem de kendisi puan kaybedecek, 2. sıradaki rakipleri de kendi maçlarını kazanacaklardı. Dün akşam Galatasaray zaten son maç öncesi 1 puan öndeydi ve beraberlik kendisine yetiyordu. Dolayısıyla bu şekilde son maçta şampiyonluk kaçmaz.

Dediğim gibi dün akşamki 0-0'lık sonucun ardından üzülmedim ve sahadaki mücadeleye dair en ufak bir sıkıntım yok. Fenerbahçe için çok önemli bir güç olan Alex'in sakat olduğunu ve neden bu kadar geç girdiğini de gördüm, demek ki Aykut hoca onu son barut olarak düşünmüş. Bienvenu'yü çok seviyorum ve oyuna ilk 11 başlamasını ama öyle olmayınca bile biraz daha erken girmesini isterdim. Ancak bu oyun enteresan bir oyun, öyle ki Alex kenarda oyuna girmek için hazırlanırken Dia 2. sarıdan kırmızı kartı gördü ve topu faulsüz çalmışken Cüneyt Çakır'ın faul düdüğüne isyan ederken. Sonuçta Fenerbahçe 3 ihtimalden kendisine yarayan tek ihtimal olan galibiyeti çıkaramadı ama biz taraftarlar için gurur duyulacak mücadeleyi gösterdi.

Tam da burada yazıyı başka bir yöne çevirmek gerektiğini düşünüyorum. Cüneyt Çakır'ın 5 dk. uzatmasının ardından çaldığı düdük ile Galatasaraylı futbolcular sahanın ortasında sevinirken, Fenerbahçeli futbolcular üzüntüden yere çökmüş veya gözyaşlarına hakim olamıyordu ve biz taraftarlar takımımızı bağrımıza basmak için tribüne çağırmaya hazırlanıyorduk. Demek istediğimi ve olayları yerinde yaşayan biri olarak doğru olanı en başta söylemek istiyorum. Dün akşam Okul Açık tribünü sağ alt kısmında polis ile taraftar arasında başlayan ve polisin kışkırttığı olaylar işin başlangıç noktası oldu. Kimse çıkıp Fenerbahçe taraftarı Galatasaraylı futbolculara saldırmak için sahaya daldı, şampiyonluk gelmedi diye olaylar çıktı şeklinde ahkam kesmesin, kesiyorsa da şeref yoksunu olduğunu kabul etsin.


Okul Açık sağ alt kısmında başlayan kıvılcım polisin her zamanki tutumu ile giderek büyüdü, önce alt tribünde engelli taraftarın olduğu ve çevresine biber gazı sıkıldı daha sonra takdirini pek objektif kamuoyuna bıraktığım bulunduğumuz üst tribüne gaz bombası atıldı. Kadınlar, kızlar, ufacık bebelerin ortasına gelen ve Okul Açık üst katını vuran bu biber gazı mücadelenin nerelere vardığını gösteriyor olmalı. Daha geçen hafta Çağlayan'da tam ortamıza düşen gaz bombaları bu kez Fenerbahçe için ses verdiğimiz tribünün ortasına atıldı. Bu nasıl bir kindir, nasıl bir nefrettir ve neyin rövanşıdır, ne şekilde alınmak istenmektedir? Ufacık bebelerin korkuları, gözyaşları, anne-babalarına sarılmalarının karşılığı, sebebi nedir? Fenerbahçe ve sarı-lacivert renklerin bu denli ötekileştirildiği, ayrıştırıldığı ve şiddete maruz kaldığı olaylara ne demeliyiz? Devletin polisinin terör gerçeğini kabul etmeniz mi yoksa bir avuç kendini bilmezin sebep olduğu olaylar deyip işin içinden kurtulmanız mı?


Peki tribüne gaz bombaları atılırken sokakta durum nasıldı? Herkes Fenerbahçesi ile gurur duyup, hüznünü ve takımın sezon geneline yaydığı mücadelesinin gururunu eşiyle dostuyla paylaşıp evlerine gidebildi mi? Hayır. Sokakta yine korku ve gözyaşlarıyla babasına sarılmış çocuklar, kendine güvenli ve biber gazından uzakta bir yer arayan binlerce insan saatlerce şiddetin ortasından kaçamadı. Emniyeti şiddet ile sağlamayı görev edinenler ise dünyanın en kahpe silahlarından biri olan gaz bombalarını düşünmeden insanların üzerine attılar.


Biz Fenerbahçe'nin şampiyonluk yolundaki mücadelesi ile gurur duyuyoruz. Bu sezon Fenerbahçe'nin mücadelesi futbolcuları ile, Aykut Kocaman'ı ile, taraftarı ile çok geniş bir alanda gerçekleşti. Bu sezon başka bir sezon ve bu sezonun geneline yayılan taraftar bilinci ve gelinen bu son noktadaki olayların taraftarın hafızasında nasıl yer ettiği bana göre çok önemli. Halkın takımı olan Fenerbahçe'nin taraftarının yaşadığı zulümlere ve bunlara sebep olan zalimlere karşı düşünceleri de hissettikleri de artık nettir.

Şampiyonluklar gelir geçer ama yaşatılan bu zulme sebep olanlar unutulmaz, hafızalardan silinmez!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder