30 Mayıs 2011 Pazartesi

Sivas Deplasmanında Şampiyonluk Anıları


Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu ilan etmesinin üzerinden 1 hafta geçti. Gündem sürekli değişiyor ve hatta kazanılan şampiyonluğa dair şampiyonluk yolundaki rakibi geçtim 3. şahıslara kadar varan itirazlar, kabul etmeme durumları sürmekte..

Neyse, o konular gerçekten enteresan! Garip düşünceler, üretilen fikirler, öne sürülen komplo teorileri..Bunlarla ilgili belki sonra üzerine fikirlerimi yazabilirim ama Sivas'a deplase olduğumuz 1 hafta öncesine gitmek ve o güne dair aklımda kalanları paylaşmak isterim. Geç olsun, güç olmasın!

Şampiyonluk mücadelesinde son yıllarda pek görülmediği üzere yarışı haftalardır at başı şeklinde sürdürerek son haftaya kadar geldik. Malum biz Fenerbahçeliler için son hafta hep tedirginlik demek. Ligin son haftası oynanacak Sivas deplasmanı öncesinde de bu kez artık bırakmayız desek te genel geçer bir tedirginlik hakim. Fakat o tedirginlik başka, Fenerbahçe'nin yanında olma isteği ve şampiyonluğu yerinde söküp almak konusunda her zamankinden daha hevesli olma isteği başka.

Maç öncesi hafta içinde Sivas deplasmanına gitmek üzere organize oluyoruz fakat herkes için hafta içinin ne kadar zor ve geçmek bilmediği çok taze bir şekilde hafızalarda. Bir an önce Cumartesi gecesi olsa da Salı Pazarı'nda kardeşlerimizle buluşsak ve Vamos Bien bir kez daha kara deryaları aydınlatan Fener'in peşinden yollara düşse..

Bir şekilde zaman öyle veya böyle geçiyor ve 22 Mayıs Cumartesi gecesine ulaşıyoruz. Salı Pazarı'nda buluşan heyecanlı yüreklerin aklında tek bir şey var: Sivas'a gidip o özlediğimiz şampiyonluğu söküp almak! Tarih 22 Mayıs'ı terk edip 23 Mayıs'a doğru geçerken bizi Sivas'a götürecek otobüs te kendini gösteriyor. Hem de ne göstermek! Emektar 304 oldukça eski bir model ama belli ki vaktinde piyasanın en yakışıklısıymış. Bizler yolları aşmak için otobüse doluşurken, Vamos Bien'den İstanbul'da kalan kardeşlerimiz de bizleri meşaleler yakarak Sivas'a doğru uğurluyorlar..

Ve çok geçmeden otobüsün kaptanının bize vermiş olduğu sinyaller oldukça dikkat çekici. Salı Pazarı'ndan hareket edeli 20 dk. ya oldu ya olmadı ama biz Gebze'ye vardık! Noluyoruz hacılar türevi sorular eşliğinde deplasman otobüsü kendini o süratle zaten buluyor. Tezahüratlar ve Cumartesi gecesinin verdiği rahatlık eşliğinde alınan alkolle bütünleşen emektar otobüs ve Kaptan Arif ile Sivas'a doğru kamçı kırbaç ilerliyoruz.

Sabahın ilk saatlerinde Ankara'dan dostlarımızı alıyoruz ve gün ışığında yola devam ediyoruz. Bu aynı zamanda Ankara'dan bize katılan Romantik Kanaryalar ve Çizgisiz Defter bloglarından arkadaşlarımızın Vamos ile ilk deplasmanı olarak kayıtlara geçiyor. Yola devam ediyoruz ama sabah kahvaltısı için molaya ihtiyaç var. Mola için adres Şoförler Federasyonu. Tam olarak neredeyiz bilmiyorum ama Kırıkkale - Yozgat yolu üzerindeyiz diye tahmin ediyorum. Acıkan karnımızı kimimiz kahvaltı, kimimiz çorba ve bol ekmek ile doyururken tesiste kendi kendine konuşan ama konuştukları pek bir etkileyici olan çilekeş abiye de selam ediyorum. Daha yolumuz uzun..

Sivas'a yaklaştıkça tezahüratlar iyi bir tempo ile devam ediyor. Memleketin yollarını Fenerbahçe diye haykırarak aşıyoruz. Sivas'a yaklaştıkça bulutların rengi iyice grileşirken yağmur da kendini bize yavaştan gösteriyor. Yine tam olarak hatırlayamadığım bir yerlerde klasik deplasman otobüsü duruşlarından birini yapınca dayanamıyoruz Kara Deryalarda Bir Fenersin pankartımızı otobüsten indirip; haykırıyoruz: Haklıyız, Kazanacağız! diye..


Sivas'ın girişinde rutin polis aramasından geçiyoruz ve öğlen 1 gibi şehre tezahüratlarla giriyoruz. Şehirde Sivas ve Fenerbahçe formalı insanlar göze çarpıyor. Sivas için tarihi bir gün ve şehir her zamankinden daha kalabalık ve heyecanlı. Arif Kaptan ile Sivas 4 Eylül Stadı'nın önünde gece buluşmak üzere vedalaşıp şehir merkezine doğru yürüyoruz. Vamos Bien Sivas sokaklarında kendine yemek yiyecek uygun bir yer ararken kendini belki de kalabalık şekilde en uygun yemek yenecek Sivas Belediye tesislerinde buluyor. Şef garson arkadaşa bu kadar kişiye uygun bir menü ayarla artık diyoruz. Sonuç olarak çorbası, Sivas köftesi, şerbeti, ikramı derken uygun fiyata alan da memnun satan da memnun diyebiliriz..Yemek yerken Sivas Belediye başkanı da bize afiyet olsun deyip, akşam maç için bol şans deyince doğru adreste olduğumuz anlıyoruz.

Yemek sonrası Cumhuriyet Meydan'nından stada doğru elimizde kocaman bayrağımız, boyunlarımızda atkılarımız ve dilimizde şarkılarla, tezahüratlarla yürüyoruz. İnsanların kalabalık Vamos Bien grubuna ilgisini görüyoruz, tanımadığımız Fenerbahçeli insanlar bizimle beraber yürümeye başlıyorlar ve stada doğru giderek kalabalıklaşarak ilerliyoruz.

Maçın başlamasına 2,5 - 3 saat kala tribüne giriyoruz. Her zamanki gibi içeriye pankartların sokulmasında sorun var ama pankartlar yine içeri girmeyi başarıyor. Maçı televizyondan izleyenler için sol taraftaki kale arkasındaki yerimizi alıyoruz, pankartlarımızı asıyoruz. Tribüne girerken hızlanan yağmur iyice şiddetleniyor ve hepimiz sırılsıklamız. Başka bir zaman olsa hepimiz farklı tepkiler verebilirdik ama şampiyonluğa o kadar konsantre olmuşuz ki, umrumuzda değil! Maç saatine kadar dakikalar yine geçmiyor.

Maçı biliyorsunuz. Gidip geliyoruz ancak yine tarihi bir maç sonrası Sivas'ı 4-3 yenip 18. şampiyonluğumuzu ilan ediyoruz. Sevinçten akan gözyaşları yağmura karışıyor, kardeşler birbirlerine sarılıyor, mutluluğu paylaşıyoruz. Takımla beraber şampiyonluk şarkıları söylüyor, bu sevince yerinde ortak olduğumuz için, olunması gereken yerde olduğumuz için kendimizi daha da mutlu hissediyoruz. Daha sonra eski günlerdeki gibi taraftar sahaya giriyor, şampiyonluğun kazanıldığı çimlerin üzerinde halaylar çekiyor, çimleri elliyordu.

Stattan çıkarken garip bir şok içindeydik ve hadi artık coşalım, birşeyler yapalım, eğlenelim, yerimizde durmayalım diyorduk. Şampiyonluk sevincinin vazgeçilmezlerinden biri olan yoldan geçen arabaları sallayıp işi ATV'nin yayın aracını sallamaya kadar götürmüştük. Lori kardeşim Ercan cadde üzerinde kutlamaları izleyen işçi arkadaşa sarılıp, öpüyor ve canım benim diyor; Haluk ise küçük bir Sivaslı çocuğun davulunu sırtına geçirip hepimizi coşturuyordu. Şampiyonluk güzel şey, 34 haftanın emeğinin karşılığını almak çok güzel, kardeşlerinle bunu kutlamak hepsinden güzel..

Dönüş yolu tahmin edileceği üzere tarifsiz. Deplasman otobüsü tribün gibi, karşılıklı tezahüratlar, şarkılar, türküler gecenin geç saatlerine dek, yorgun bünyeler uykuya geçene kadar tükenmek bilmiyor..

Arif Kaptan ile İstanbul'a doğru kamçı kırbaç ilerlerken Türkiye yeni güne Şampiyon Fenerbahçe sesi ile uyanıyordu. Hepimizde Sivas'ta söküp aldığımız hak edilen şampiyonluğun büyük mutluluğu ve o tatlı yorgunluğu ile yeniden eve, Kadıköy'e dönmenin güzel hissi..

Bu yolda yürüdüğüm tüm kardeşlerime bir kez daha teşekkürler.

Sonsuza dek Fenerbahçe!

2 yorum:

  1. klavyene sağlık bandican :)...

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim Haluk kaptan :)
    bu yazıya varlığı ile katkıda bulunan tüm kardeşlerime ayrıca teşekkürler..hikayeyi beraber yazdık.

    YanıtlaSil