20 Ağustos 2012 Pazartesi

Beraberlik


Lig'in ilk haftasında oynayacağımız Elazığspor maçının Elazığ'daki saha bakım çalışmalarının tamamlanmaması nedeniyle İzmir'de oynanacağı açıklandıktan sonra sıra İzmir'e gitmeyi çok isteyen bizler için organize olmaya gelmişti. Maçın bayram arifesine denk gelmesi, bayramla birleştirilen tatiller gibi hayatın başka dinamikleri mevcut ancak öte yandan Fenerbahçe'sinin yanında olabilmek, takımını yalnız bırakmama isteği ile bunları yok sayan kocaman bir tutku!

Maçın öncesindeki hafta içi ilk engel Elazığspor yönetiminin açıkladığı bilet fiyatları oluyordu. Taraftarın takımının yanında olabilmek adına yansıttığı o saf ve iyi niyeti sömüren bilet fiyatlarını Fenerbahçe tribün grupları ortak bir hareketle protesto ediyor, bilet fiyatları aşağı çekilmez ise maça gelmeyeceğini bildiriyor ve bu ortak protesto ardından bilet fiyatları aşağı çekiliyordu. Bu protesto muhalif tribün algısının yanlışlığı yanında gerçekten muhalif tavrın elde edebildiği bir sonuç açısından tarihteki yerini alıyordu.

Bilet fiyatlarını aşağı çekmiştik ama İzmir'e gitmek için organize olmak kolay değildi. İlk paragrafta saydığım nedenler etkiliydi fakat yine de İzmir'e gitmek isteyen güzel Vamos Bien insanları vardı. Kimisinin yaşı küçük, kimisinin ilk deplasmanı, kimisi bu yolları çok gidip gelmiş...Önemli olan yola çıkabilmek ve onun öncesinde gösterilen çabadır.

Ve Cuma gecesi Kadıköy Evlendirme Dairesi'nin karşısından bindiğimiz minibüsümüz ile İzmir yollarına düştük. İstanbul'dan Türkiye'nin çeşitli yerlerine bayram ziyaretlerine memleketlerine veya tatile giden halk ile o büyük sabır gerektiren trafiğin içine daldık. Sıkışmış trafik içinde hiç te sıkılmış değildik, yola çıktığımız minibüsümüz içerisindeki o samimi ortam, evde yapılmış poğaçalar, kekler ve Fenerbahçe'ye doğru gittiğini bilmek çok güzeldi. Şarkılar, türküler, aşılan her bir kilometre ile yerini yeni bir Vamos Bien bestesine bırakacaktı.

Ercan çoğu kişinin bilmediği o güzel sesi ile söyledi Kızılırmak'tan konfeksiyoncuları...bizler onu dinledik, sonra eşlik ettik, hep beraber söyledik. Hayatımızda çok önemli bir yeri olan Fenerbahçe'ye ve tribüne uyarlamak kaçınılmazdı. Herkes birşeyler kattı ve yeni bir yol bestesi çıktı. Yakında dinleyeceksiniz...

İzmir'e vardık ve Vamos Bien'in İzmir'de yaşayan dostları tarafından karşılandık. Yine misafirperverlik nedir gördük, yine dayanışma nedir yaşadık. Denizli'de yaşayan kardeşlerimizin de katılımı ile Vamos Bien ailesi İzmir'de hazırdı. Önce Konak'ta imece usulü hazırlanan kahvaltılarımıza yumulduk çünkü yol boyu Tuba ve Yiğit'in evden getirdikleri ve Fatih'in kalender alışverişleri dışında birşey yiyemiştik! Bu durum besteye yansımış olabilir, sanırım önden sinyallerini veriyorum!


Kahvaltı sonrası bir İzmir klasiği olan yürüyerek Alsancak Kordon'a vardık ve maç saatine kadar burada vakit geçirdik. Güzel bir sokak içinde tezahüratlar, boğazımızı serinleten içecekler ile sesimizi şehre yansıttık. Grubumuz dışından insanların bizi görüp, yarattığımız o samimi ortama katılma isteklerini gördüm, mutlu oldum. Haklıyız, Kazanacağız, yeni bestemiz ve Fenerbahçe tribününde söylediğimiz tezahüratlarımız Alsancak Kordon'da yükseldi.

Buradan İzmir Atatürk Stadı'na doğru olan bir İzmir klasiği yürüyüşüne başladık. Her zamanki güzergah üzerinden yıkılması planlanan Alsancak Stadı'nı belki son kez görerek, selamlayarak stada vardık. Bir kısmımız tribüne girmeli ve konuşlanmalıydı, bir kısmımız ise polis tarafından göz altına alınan pankartımızı en azından geri alıp minibüsümüze koymak için dışarıda kalmalıydı. Evet İstanbul'dan getirdiğimiz "haklıyız, kazanacağız" pankartımız tribüne sokulmayarak polis tarafından göz altına alınmıştı. Aradık, klasik yarım ağızlı veya ilgisizlik dolu haller ile pankartımıza ulaşamadık. Pankartımız alınmış ve bir polis aracında tutuluyordu ama hangisindeydi? Maç sonrası gelip almamızı söylediler. Tribüne girdik, maç Herve Tum ve Dirk Kuyt'ın karşılıklı golleri ile 1-1 berabere bitti. Lige 2 puan kaybı ile başladık, üzüntümüzü içimize attık, twitter'a girmedik, maç sonrası pankartımızı geri almak için yeniden araştırmaya başladık. Yine biraz oraya biraz buraya derken pankartımızın Çınarlı karakolu'nda tutulduğu söylendi. 5 dakika mesafe, yürüyün oradan alın dendi. Neden aldınız haklıyız kazanacağız yazıyordu dedik, sakıncalı dediler. Karakolun yerini bilen yine pankartları alınan Group İzmir'den arkadaşlarla Çınarlı karakoluna vardık. Pankartımız polis otosunun bagajına sıkıştırılmıştı, geri aldık. Çeşitli nedenler ile yine Çınarlı karakolu'nda tutulan Elazığ'lı arkadaşlara geçmiş olsun diyerek geri döndük.

Maçın bitiminden sonra 1 saatlik bu mücadele ile "haklıyız, kazanacağız" pankartımız tekrar omzumuzdaydı. Bir kısmımız minibüste beklerken bir kısmımız pankartı almaya gitmiştik; sonra fark ettim ki bizimle ilk kez deplasmana gelen 16 yaşındaki Barış ta abilerinin peşine takılmış, pankartı geri almaya gelmişti. Dönüşte pankartı sırtlamıştı.

Kadıköy'e doğru dönüş yoluna geçtik. 24 saat önce yola çıkan bedenler tüm günü yaşayıp, tribün'de mücadeleye ortak olmuş ve yorgun düşmüşlerdi. Maçın skoru beraberlikti ama esas olan bu deplasmandaki beraberlikti.

İyi ki varsınız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder