
Maçın öncesindeki deplasman tribününe taraftar alınmayacak / kararı doğru bulmuyorum / bizim öyle bir kararımız yok / Fenerbahçe taraftarı maça giremez / ee pardon Fenerbahçe taraftarı maça gelebilir gibi çeşitli kurum ve kişilere ait beyanlar skandallar ülkesi Türkiye'nin yeni bir skandala sahip olduğunu belgeliyordu.
Arka planda dönen kurnazca fikirler en nihayetinde Fenerbahçe taraftarının İnönü'ye gelmesi ile son buldu. Daha doğrusu biz öyle sandık; hırslanıp geldiğimiz İnönü'nün eski açığında arkadaşlarımızla buluştuğumuzda klasik İnönü girişi olan standart eziyeti yaşayacağımızı, merdivenlerin başında-ortasında-sonunda itiş kakış santradan önce içeri gireceğimizi düşünüyorduk. Fakat öyle değilmiş, yaklaşık 2 saat süresince tabiri yerindeyse telef olduk!
Beşiktaş Jimnastik Kulübü ve Polis müthiş bir rezalete daha imza atıp 2 saat boyunca ne turnikelerini dönebilir hale getirdiler ne bir düzen sağladılar. Ellerinde bileti olan Fenerbahçe taraftarının maç başladığında tribünde olmamasının sorumluları oldular. Belki de işlerine gelmedi, bu şekliyle taraftarın ezilmesine, kan-ter içinde boğulmasına, bakın efendim yasak koymayınca böyle şeyler oluyor demek için bahane oluşmasına bakıyorlardı.
Sonrası ise tribün tarihine geçti. Hani derler ya tarih bunu yazar, işte tarih Fenerbahçe taraftarının hatırı sayılır bir kısmının Beşiktaş Jimnastik Kulübü müzesinin içinden geçerek İnönü'ye girişini yazar. Buna sebep olan sizler de öyle aval aval bakarsınız!

Maça gelince, bilirsiniz Beşiktaşlıya ölmeden önce son arzusunu sorsalar Fenerbahçe'yi yenmek diyecektir. Biz tribüne girme mücadelesi verirken Simao'nun golüyle 1-0 öne geçmişler. Beşiktaş kalesine attığı golün haddi hesabı olmayan yüreğine kurban olduğum Alex 60'ta tabelayı 1-1 yaptı. Almeida'nın 72'deki kafa golü ile yeniden öne geçtiler.
O arzuya çok ama çok yaklaşmışlardı ki Cristian 88'de tsubasa gibi çaktı! Hevesler kursakta kaldı, bayraklar sandıklara geri döndü!
kara deryalar bir kez daha aydınlandı!
