26 Mart 2012 Pazartesi

Melekler Sarı, Melekler Avrupa Şampiyonu


Dün Fenerbahçe Spor Kulübü tarihinin en önemli günlerinden birini geride bıraktık ve bugün Fenerbahçe kadın voleybol takımı Avrupa'nın en büyük kupası olan Şampiyonlar Ligi şampiyonu olarak herkesi selamlıyor. Sarı Melekler önce yarı finalde Dinamo Kazan'ı 3-1, dün ise finalde Cannes'ı 3-0 ile devirerek Avrupa şampiyonu oldu ve tarihe geçti.

Geride kalan 2 sezonda önce finalde tie-break'te kaybetmiş, geçen sezon ise yarı finalde kaybederek 3.lük elde etmiştik. Bugün gelinen noktada arada kazanılan Dünya Kulüplerarası Şampiyonluğu gibi büyük bir başarı önemli bir yerde dururken Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu için çok çalışıldı ve o büyük hedefe ulaşıldı.

Fenerbahçe kadın voleybol takımı ve kadroda yer alan tüm sporcular adını tarihe sapsarı parlayan altın harflerle yazdırdı.

Bu büyük başarıda emek veren, ter döken her bireye ve tüm sporcularımıza helal olsun.

Kadın ve Çocuklar Yine Kazandı


Galatasaray derbisi ardından payımıza düşen! 2 maç cezayı kadın ve çocuk taraftarlarımız ile geçmesini başardık. Önce hafta içinde Türkiye Kupası 4. tur eşleşmesinde Samsunspor'u 3-0 ardından cumartesi günü ligde son dönem belirgin bir ivme yakalayan Bursaspor'u 1-0 ile geçtik.

Alex ustalara saygı kuşağına direkt girecek goller atmaya devam ediyor. Kupada Samsunspor ağlarına gönderdiği şık golün devamını Bursaspor'a karşı getirdi. Maçı kazandıran gol bir önceki hafta Galatasaray ağlarını sarsan, Muslera'nın 40 kere vursalar böyle gol olmaz dediği golün tıpkısının aynısıydı.

Bursaspor maçında kadınları ve kardeşlerimizi tribüne uğurlayıp maçı yoğurtçu parkı'nda radyodan dinledik. Onların biraz öteden gelen hemen hemen her aksiyondaki heyecanlanma sesi beni hep duygulandırıyor. Fenerbahçe atağında da, rakip üzerimize geldiğinde de değişik bir hisse kapılıyorum. Annem tribünde, arkadaşlarım tribünde biliyorum ki kalpler Fenerbahçe için, en hızlısından atıyor.

Kadın ve çocukların adına ceza denilen bir maçı daha Fenerbahçe'yi 40 küsur bin taraftar olarak tribünden desteklemeleri de bu uygulamanın devamını önümüzdeki sezonlar getirirler mi diye sormama sebep oluyor. Hayır bu Fenerbahçeliler de ne garip bir bağ ile takımlarına tutkunlar canım, diğer takımlarda neden bu kadar kalabalık olmuyor, ne yapsak acaba?

Neyse, ben Fenerbahçe'nin halkın takımı olduğunu gösteren kadın ve çocuk taraftarlara bir kez daha teşekkür ve selam ederim. Devamının gelip gelmeyeceği meçhul olan bu ceza uygulamasında 3 galibiyet ve 1 beraberlik ile yüzdeleri gayet iyi.

19 Mart 2012 Pazartesi

Bu Kez Olmadı?


9 puan geride başladığımız derbi aslında çok fazla tahmin edilmeyen bir şekilde başladı. Fenerbahçe kazanmak zorundaydı ama 10 ve 15. dakikalarda üst üste gollerle öne geçeceğini kim nereden tahmin edebilirdi. Üstelik bu goller öyle tıngır mıngır kaleye giden, savunmaya çarpıp yön değiştiren cinsten goller de değildi. Fenerbahçe'nin 5 dakika ara ile gelen Sow ve Alex golleri gayet fantastik gollerdi.

Goller öyle güzel ve sürklase ediciydi ki Galatasaray'ın yediği goller ile performansının dahi kötü etkileneceğini düşünmüştüm. Fakat devrenin devamında takımın durağanlaşması ve devre bitmeden gelen Elmander golü ile Galatasaray'ın farkı bire indirmesi geriye kalan sürede olacakların da habercisi gibiydi.

Burada Beşiktaş maçında olduğu gibi takımın güdüsel bir sebebi olduğunu düşündüğüm tek farkı korumaya yönelik geriye çekilmesi tekrarladı. Bu adeta otomatik bir refleks olan geriye yaslanma benim görüşüme göre Aykut hocanın konuşması ve böyle yapalım demesi üzerine değil. Kaldı ki Beşiktaş maçının oynandığı haftaya bakınca 9 puan geride çıkılan Galatasaray maçında o var olduğunu düşündüğüm otomatik refleks burada daha ciddi sebebe sahipti. Öndeyim ve bir şekilde bunu koruyup farkı 6 puana indirmeliyim.

Fakat Aykut hocanın bu refleksi bozmaması üzerine konuşabiliriz. Mesela bence kötü gününde olan Stoch'un çıkması gayet normal iken yerine Dia girebilirdi, Selçuk değil. Bu değişiklik takımın bahsettiğim kendi kendine yarattığı o koruma güdüsünü tamam devam edin, bu tarzı onaylıyorum şeklinde algılanır. Selçuk hamlesi Galatasaray orta sahasına karşı düşen Fenerbahçe orta sahasını toparlama fikri de olabilir ama bunun devamında gelişen takım düzeni ve Alex'in de oyundan çıkması öyle olmadığını gösterdi.

Nitekim skoru koruma güdüsü de Aykut hocanın daha defansif (hücum düzenini de bozan) kurgusu da işlemedi ve Galatasaray kendisine yeten golü bularak Kadıköy'den 2-2'yi çıkardı. Hatta son saniyede o makus talihlerini de kırabilirlerdi.

Bütün bunların sonunda Aykut hocayı gereğinden fazla eleştirmekten yana olmadığımı, yukarıda yazdığım kendime göre teknik-taktik eleştirilerin konuşulması gerektiğini ama daha fazlasının benim tarzım olmadığını söylemem beni bilen ve burayı okuyanlar için çok şaşırtıcı olmayacaktır.

Herhalde çok büyük bir kitlenin de normal bir sezon geçirmediğimizi, Galatasaray'ın ise iyi olan takımını bir kenarda tutarak gayet normal, sorunsuz bir sezon geçirdiğini düşündüğünü varsayıyorum. Bu sezonun devamında gelinen durum benim için şaşırtıcı değil ve bir dönemden itibaren düşündüğüm şekilde devam ediyor. Fenerbahçe'nin geldiği yer ise benim için saygıyı hak ediyor.

Sonuçta tarihin geneline bakıldığında normal sezon içerisinde (play-off'un dayatılması ile bu ifadeyi kullanmak zorunda kaldım) Fenerbahçe, Galatasaray'ı en az 1 kez yener, bu kez yenemedi. Bunun da böyle bir sezona denk gelmesi enteresan.

Adeta kaybetmiş gibi üzüldüğümüz maç 2-2 berabere bitti. Tarih boyunca ezeli rekabette hep daha fazla kazanan Fenerbahçe bu kez kazanamadı. Fakat sadece biz değil, onlar da biliyor ki Fenerbahçe yine kazanacak, daha çok kazanacak!

13 Mart 2012 Salı

Aykut Hoca ve Mutluluk


Bana hitap açısından Aykut hocam çok daha içten geliyor, o yüzden Aykut Kocaman ismi bir efsanedir ve öyle kalacaktır ama ben bu yazıda ona Aykut hoca(m) diye seslenmek istiyorum.

Bugün Aykut hoca ile devam eden sözleşmenin 3 sezon daha uzatılmasının mutluluğunu yaşıyorum. Geçen sezonun başında Fenerbahçe teknik direktörlüğü görevine geldiğinde nasıl mutlu olduysam, bugün Fenerbahçe'nin teknik direktörü olarak görev süresinin 3 sezon daha uzamış olmasına daha çok mutlu oluyorum.

3 sezon daha beraber sevinmek, bazen üzülmek ama Aykut hoca ile birlikte mücadele etmek. Benim için önemli olan, değerli olan budur. O'nun Fenerbahçe teknik direktörü olarak temsiliyeti, yansıttığı karakter Fenerbahçe'nin ta kendisidir.

Çocukken attığı gollere sevinen ben artık onun saha kenarından yönlendirdiği Fenerbahçe'nin mücadelesine umut bağlıyorum, umutlanıyorum ve diyorum ki Aykut hoca ile gidilecek yol benim için umut yoludur.

Onun yukarıdaki fotoğrafa yansımış mutluluğu da artık milyonlarca Fenerbahçelinin mutluluğudur.

11 Mart 2012 Pazar

Sonuna Kadar!


Önümüzdeki hafta oynanacak Galatasaray derbisi öncesi puan kaybı yaşamadan, sakatlık vermeden ve hatta objektif blogger ile liseli medyanın en büyük polemik konusu olan kart cezasına yakalanmadan kazanılması gereken bir maçtı Ankaragücü deplasmanı.

Birkaç hafta önce küme düşmesi kesinleşmiş, genç oyuncuları ile ligin sonunu getirmeye çalışan Ankaragücü karşısında Sow ve Mehmet Topuz'un golleriyle 2-0 kazandık, maç içinde sakat vermedik ve polemik konusu kart cezasına yakalanmadık.

Maçı yoğurtçu parkında arkadaşlarımla beraber radyodan dinledim. Hava soğuktu ama Fenerbahçe ile ısındık. Gecenin karanlığında Fenerbahçe'nin görüntüsüne değil ama sesine sarıldık.

Ve artık önümüzdeki haftayı bekliyoruz. Kazanmak için sahada ve tribünde sonuna kadar mücadele edeceğiz. Böyle zor bir sezonda havlu atmamanın, şampiyonluğu sonuna kadar kovalamanın değerini hem bileceğiz hem de herkeslere göstereceğiz.

4 Mart 2012 Pazar

Ne Yaptın Öyle Çocuk!


Kadıköy'de bazen iyi bazen kötü oyun performansları ama sonuç olarak uzun süren bir kazanma istikrarı var. Fenerbahçe son dönemde kendisi için büyük sorun olan deplasman kayıplarını bir şekilde Kadıköy'deki o kazanma istikrarı ile örtüyor. Ligde söz konusu deplasman performansı handikapı ile puan farkı açılmış durumda ama takım dün akşam ligin bu sezon dikkat çeken takımlarından Gençlerbirliği karşısında adeta patladı, güzel oyun ve çok güzel gollerle 6-1 kazanarak pes etmeyeceğiz dedi.

Stoch için tabii ki ayrı bir paragraf veya paragraflar açmalıyım. Daha önceki yazılarda bu sezon bu çocuğun yırttığını, artık Fenerbahçe'nin sahadaki en önemli kozlarından biri olduğunu, Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'ye genç ve çok potansiyelli bir oyuncu kazandırdığını söyledik. Böyle genç, başarıya aç ve kendini göstermek isteyen potansiyeli olan gençleri ve onları arayıp tarayıp Fenerbahçe'nin transfer politikasının bir parçası yapan Aykut Kocaman'ı çok seviyoruz.

Stoch'un gollerinin hepsi belli bir mesafeden, çok güzel ve düzgün vuruşlar sonrası gelen goller. Fakat dün akşam Gençlerbirliği ağlarına yolladığı ilk gol Fenerbahçe forması ile attığı en güzel gol olarak kayıtlara geçti.

Nasıl bir gol attı, nasıl bir zamanlama, nasıl bir estetik, top kaleye doğru nasıl süzüldü ve ağlarla buluştu anlatabilmek ne mümkün! Tribünde hepimiz birbirimize sevinç içinde sarılırken aslında Stoch bu golü nasıl attı şaşkınlığındaydık.

Bu çocuk böyle oynadıkça ve bu kadar olağanüstü goller attıkça biz çok seviniyoruz ya bir de Stoch Galatasaray'da diye resmi web sitesi girişine transfer haberi verenler nasıl daralıyordur bir düşünün?

O an var ya işte, o anı durduramazsınız!